Şubat 2018’de Netflix‘e gelecek film ve dizilerden bahsettiğimiz yazımızda Altered Carbon‘u da dört gözle beklediğimizden bahsetmiştik.
Richard K. Morgan‘ın aynı adlı romanından uyarlama olan Netflix dizisi Altered Carbon, bundan tam olarak 300 yıl sonraki bir gelecekte geçen siber ihtiraslarla dolu bir hikayeyi konu alıyor. Toplum teknolojiyle birlikte iyice çığrından çıkmıştır ve artık her şey mümkün hale gelmiştir. Buna zihnin başka bir bedene transfer olması da dahil. Ölümün olmadığı bir dünya hayal edin ve izni alınmadan zihni çevik bir bedene transfer edilen elit savaşçı Takeshi Kovacs ile tanışın. Laurens Bancroft adlı bir para babası tarafından buzları çözülen Takeshi, adamın kendi cinayetini çözmekle görevlendirilir ve olaylar gelişir.
Kitabının Türkçe çevirisinde de ”Değiştirilmiş Karbon” olarak geçen Altered Carbon, konusuna bakınca aslında karbondan oluşan insan yapısının değiştirilmesine bir gönderme. İzleyince daha iyi anlayacaksınız şimdi spoiler olmasın en baştan. Sevgili Evrim Ağacı’nın da bir paylaşımında zamanında bizlere hatırlattığı gibi: insan vücudunda 9000 adet kaleme kurşun sağlayacak kadar karbon bulunduğunu unutmayalım.
Evet sesini yanlış duymadınız. Neil deGrasse Tyson’ın seslendirmesiyle tüm bu sorulara yanıt bulabileceğiniz 4,5 dakikalık mini belgesel karşınızda.
21.yy’da yaşam. Sürekli değişen bir dünya. Burada insanlar doğdu. Burada insanlar öldü. Bu, hayatın kaçınılmaz bir gerçeği olarak kabul edildi, ta ki insanlar şu soruyu sormaya başlayana dek: Ya buna gerek olmasa? Ya sonsuza kadar yaşamaları mümkün olsa?
Richard K. Morgan:
Evrenin gerçeğine aykırı yaşıyorsunuz. Bir aileniz varsa bir gün çocuklarınızın öleceğini bilirsiniz ama onlara ölü muamelesi yapmazsınız. Bakıp büyütmeniz gereken canlılar olarak bakarsınız. Bence aynısı kendi hayatınız için de geçerli. Sınırlı olduğunun, vaktinizin kısıtlı olduğunun farkındasınızdır ama buna göre yaşamayız çünkü buna göre yaşamaya programlanmamışızdır.
Dr. Holly Moore:
İnsanlar var olduklarını göstermek ister. Bunu biyolojik yolla, bir çocuk dünyaya getirerek ya da bir şeyler yaratarak yapabilirler.
Steve Aoki:
Ölümü bir hastalık olarak düşünüyorum. Bence tedavisi mümkün bir hastalık. Tedavi edilme potansiyeli ve olasılığı var. Yani bu, bana kanserin varlığıyla barışık mısın diye sormak gibi bir şey. Babamı öldüren hastalığın varlığıyla barışık mıyım? Hayır, barışık değilim.
Dr. Holly Moore:
Çoğu zaman 14 tane falan klonum olmasını dilemişimdir çünkü yapmak istediğim çok şey var.
Jesse Wellens:
Biri, ”hey, annenin beynini bir yere yükledik, onunla konuşabilirsin” dese konuşurdum. Bence böyle bir şeyin olması bir aile bireyinin yasını tutanlar için iyi olabilirdi.
Ernest Cu:
Belki doğduğunda birinin ensesine ya da korteksine bir çip takılsa, bu bir gün o insanın beynini, kişiliğini ve bilgilerini oluşturmak için kullanılabilir.
Steve Aoki:
Bu bilinci alıp bir yere yükleyebilirsek, artık ben ”bu ben” olmam. Oradaki şey olurum.
Dr. Martine Rothblatt:
Bir zamanlar suni döllenme fikri dünyanın en ürkütücü şeyiydi. Tüp bebek iğrenç bir şey olarak düşünülüyordu. Ürkütücü, tuhaf ya da ne derseniz öyle sanılan şeyler toplumda zamanla değişiyor.
Richard K. Morgan:
Yaklaşıyor, ona şüphe yok. Muhtemelen sandığımızdan daha çabuk gelecek. Elbette toplumun her alanında muazzam etkileri olacak. Her şeyi değiştirecek. Ama teknoloji hep değiştirir zaten. Bu açıdan yeni bir şey değil. Bence işin sırrı, ondan korkmamak.
Rodney James:
Beynin dilinin şifresini çözüp bunu bir makineye bağladığımızda bir kişinin özünü elde edip veri olarak saklayabiliriz.
Peter Rubin:
Bedenlerimiz, kalıcı ev sahibimiz olmaktan çıkacak. Fiziksel kapasitenin zirvesinde olan birinin hep öyle kaldığını düşünün.