🔍 Film İncelemeleri

Biz Böyleyiz (2020) – Film İncelemesi

Biz Böyleyiz

Aslında her filmde olduğu gibi beklentiye girerek izlendiğinde sükut-u hayal ve hiçbir şey bilmeden beklentisiz izlendiğinde de ortalama bir tatminle izleyeni yolculayacak ortalama bir ”iyi hissettiren film” Biz Böyleyiz. Öyküyü yazanlardan biri olan Melikşah Altuntaş‘ı ve yönetmen Caner Özyurtlu‘yu uzun zamandır takip edenlerin de bildiği gibi oyuncu kadrosu ve kamera arkasındaki herkes zaten oldukça iyi ve yakın arkadaş sayılır. Beni işin içinde ”Maskeli” Altuntaş faktörünün olması meraklandırmış ve beklentimi bir tık yükseltmişti. Son iki aydır Mücbir Sebepler‘de de, daha önce kendisini tanımayanlar kıvrak zekası ve kaliteli espri hazinesi ile tanışmıştı.

Film tabii her ne kadar komedi olarak gözüküyor olsa da sevgili Hümeyra‘dan dolayı dram tarafı daha ağır basmakta, ama bunu sarı baskın renk tonuna ve yaz sıcağına yedirilen yüksek doz boheh‘leri sayesinde ”neşeliymiş gibi görünen şarkılar” kıvamında gizleyebilme becerisine de sahip. Hümeyra demişken şunu da belirtmek isterim ki Şahsiyet ve Biz Böyleyiz’den sonra başka bir yapımda daha ciddi bir hastalığa sahip bir rol verilmesin lütfen kendisine.

”İstifrai Şartlar Altında”

Çok güzel bir yazlık evde, neredeyse tüm çocukluk ve ergenliklerini geçirmiş bir arkadaş grubunun, evin sahibi (içlerinden birinin de babaannesi) vesilesiyle gelecekte tekrar bir araya gelmelerinin birkaç gününü izliyoruz filmde. Açılış sekansları çekimlerinden ve renklerinden dolayı çok fazla reklam filmi havası bıraktı bende. Hatta buna benzer birkaç sahne daha var filmin çeşitli yerlerinde. Filmden çok kolay kopup, 10 dakikalık arada verilen meyve suyu ya da Rixos tanıtım filmi izliyormuşum hissine kapıldım.

Little White Lies (2010), A Bigger Splash (2015) ve Before Midnight (2013) ortalaması bir havayı koklamaya çalışan Biz Böyleyiz’de, kadro aşırı samimi ve enerjisi inanılmaz yüksek olmasına rağmen ”bi’ sal artık ya”, ”bi’ siktir git artık ya”, ”ya olum deli misiniz ya” dolu laflar artık tansiyonun pik yaptığı yerlerde kullanılan tek anlamlı cümleler olunca, film değil de Instagram Story kıvamında bir arkadaş ortamı izliyormuşsunuz hissi de yaratmıyor değil. Keza, Hümeyra’nın meselesi dışında sağlam bir metin yok ortada ve maalesef filmin/dizinin adını filmde/dizide geçirme klişesine de yenik düşülmüş.

Geliyorum diyen sona katılan küçük esprilerin, sevimli olayım derken aslında temponun tadını daha da kaçırmasını, Berrak Tüzünataç‘ın doğallığı biraz olsun kotarmış. Kendisinin öyküye katkıda bulunan üç isimden (Berrak, Melikşah Altuntaş ve Caner Özyurtlu) biri olması da bunun nedenlerinden biridir sanıyorum. Ayrıca hikayeyi tamamen Melikşah tek başına yazdı sanıyordum (Bant Mag. programında bahsetmiş halbuki kaçırmışım). Üç isim görünce şaşırdım jenerikte.

”Bir Yulduz Kaydı”

Göksel‘in özlediğimiz rüzgarlı sesinin bile bokeh ve sepyalar içinde boğulan sonunu kurtarmaya yetmediği kayan bir yulduz Biz Böyleyiz. (Buradan renk süpervizörlerine de teşekkürlerimizi gönderiyoruz.)

En güldüren unsur ise kapanış jeneriğindeki ”mama isteyen adam – serkan keskin” cümlesi oldu açıkçası. Onun dışında yine kapanış jeneriğindeki şarkı isimleri de filmin kilometre taşlarını özetler nitelikte ”Neziş’in evi, İstanbul’dan gidiş, şişko, uyuyunca geçer, ilk sabah, iyot miyot, pis ergen, soralım lan, istifrai şartlar altında, eski günlerdeki gibi, nasıl eğlenilir, gösterin elaleme, ben ne yaptım sana be?, ayakkabımın teki çıktı, yaxshi borila, bir Yulduz kaydı, Nezom, biz daha ölmedik gençler, veda”.

Son olarak toparlamak gerekirse, film kesinlikle 1 saat 55 dakikalık bir hamur değil. En fazla 1 saatlik bir hikaye. Kadro müthiş ama bir olmamışlık hep hakim. Daha iyi bir senaryo ve sinematografiyle belki bir sonrakinde bu müthiş dev kadroyla görüşmek üzere olduğumuzu görüntülüyoruz o zaman.

Meraklısına ilgili Bant Mag. bölümünü de bırakalım.

Paylaş
Yazar
Gökçe Duman