Karakomik Filmler Film Eleştirisi
Olabildiğince Cem Yılmaz
2 Arada
İlk bir saatlik orta metraj filmimiz olan 2 Arada başladığında, salondaki herkesin kahkaha atmaya hazır olan gerilmiş tebessümlerini hissedebiliyorsunuz. Ancak o gülümsemeler filmin çoğunluğu boyunca kahkahalara dönüşmüyor, yerini daha çok hüzünlü bakışlara bırakıyor. Bu belki de film hakkında olumsuz bir yorum gibi anlaşılabilir ancak bazen komedik alanda beklentileri karşılayamaması kötü bir eleştiri olarak algılanmamalıdır. Cem Yılmaz filmin her noktasını, komik ve hüzünlü yerini (her filmi gibi) tam istediği şekilde, yani ilerledikçe daha naif, iyimser ve masala dönüşen trajikomik bir hikaye olarak yapmış. Bu tabii ki bazen seyirciyi nerede gülüp nerede üzüleceğini bilememesi konumuna da sokuyor.
Hokkabaz Tadı
Bu sahnelerden birini, belki de en hüzünlü sahnelerinden birinde baş karakterimiz Ayzek’in biriktirdiği parasının kaybolduğunu görüyoruz. Ayzek, bunu fark edip kendini kaybettikten sonra tuvalete yüzünü yıkamaya gidiyor. Ağlamaktan gözü açılmayan çaresiz bir adamın bir geminin küçük tuvaletinde, aynada kendisine bakarak yüzünü yıkamaya çalışmasını izliyoruz. Ve salonun yarısı ekranda Cem Yılmaz’ı gördüğü için gülmeye, hatta kahkaha atmaya başlıyor; diğer yarısı ise ekranda Ayzek karakterinin başına gelenleri gördüğü için bu çaresiz ama sempatik adam için üzülüyor. Seyirciyi duygu karmaşasına sürükleyerek iki arada bir derede bırakan Yılmaz, bu iki filmlik projeden ilkini daha çok Her Şey Çok Güzel Olacak, Hokkabaz ve biraz da Pek Yakında tarzında olan bir filmle tamamlıyor.
Spoiler’sız Sürpriz Son
Yılmaz’ın filmin sonunda yaptığı bir ‘sürpriz’ var, bir ‘plot twist’. Sürpriz kelimesini tırnak içinde yazmamın sebebi ise bu sürprizin hiçbir şekilde kimseye ters köşe olarak gelmemesi. Ayzek karakteri gitgide daha da sinir bozucu bir karakter olarak ilerledikçe ve yaşanan olaylar gerçeklikten çıkıp abartı olmaya başladıkça, filmin nereye gideceğini görebiliyorsunuz. Filmin başında bu kadar sempati ve empati duyduğumuz bir karakteri alıp filmin geri kalanı boyunca yerle bir eden Yılmaz, Ayzek karakterini (ve dolayısıyla kendisini de) bir ‘anti-hero’ya çeviriyor. Kalpleri yumuşatmaya çalışan finaline, bu sefer kamu-spotu-vari bir monolog olmadan varan Cem Yılmaz, orta metraj bir film çekerek kendini sınırlaması sebebiyle daha önce başarılı bir şekilde yaptığı ‘karakter çalışması’ türünde tam olarak potansiyeline ulaşamadığını bize gösteriyor.
‘Bir Gora Değil’
Kaçamak
İkinci orta metraj film ise herhangi birisine Cem Yılmaz sineması deyince akıllara gelen ‘parodi komedi’ tarzında olan Kaçamak. Zafer Algöz, Can Yılmaz, Özkan Uğur ve Necip Memili dörtlüsünün yenilikçi bir otelde yaptığı (ya da yapmaya çalıştığı) kaçamağı anlatıyor. Can Yılmaz dışında* diğer üçlüyü başka projelerde izleme şansı olanlar, aslında ne kadar iyi komedi aktörleri olduklarını, hatta Zafer Algöz ve Özkan Uğur’un önceki Cem Yılmaz filmlerinde sahne çalan performanslar sergilediklerini biliyorlardır. Ancak Cem Yılmaz’ın kalemi ve performans yönetimi yüzünden karakterler, gerçek karakterler olmaktan çıkarak sadece bir amaçları olan yürüyen klişeler haline geliyorlar. Filmde kendi olay örgüsüne az biraz sahip olan tek karakter Cem Yılmaz’ın canlandırdığı kurnaz otel sahibi Alpay oluyor. Diğer karakterlere ise sadece bir özellik (trait) veriliyor ve filmin sonuna kadar kafamıza vuruluyor:
Zafer Algöz (Nevzat) – korkak kılıbık
Özkan Uğur (İbrahim) – saç ektirmiş
Necip Memili (Neco) – yürüyen testosteron
*Can Yılmaz (Aytaç) – …
Diğer karakterlerin en azından bir özelliği varken, Can Yılmaz’ın karakteri özelliksiz olup sadece bu grup ‘dörtlü’ olsun diye orada bulunmuş hissi veriyor. Can Yılmaz’ı diğer projelerinde seven ve komik bulan biri olarak, bu filmde ona verilen replikler ve yönetiliş biçimi yüzünden bir kere bile güldürmemesini de eklemem gerekiyor. Grubun geri kalan üçlüsü ise ellerindeki malzemelerle olabildiği kadar güldürmeye çalışıyor ve yeri geldiğinde de güldürüyor. Ancak güldüğümüz sahneler, diyaloglar ve repliklerin filmin konusu ve teması olan bir bilim-kurgu parodisiyle uzaktan yakından alakası yok. Sadece son yirmi beş dakikasında bu türden ögelere yer verilse de, bu dakikalarda bilim-kurgu barındıran herhangi bir içerikle neredeyse hiç güldürmediğini de görüyoruz.
Finalsiz Son
Cem Yılmaz parodi türünü iyi yapan, bu türde yeri geldiğinde parlamış ve Türk sinemasını değiştirmiş bir sinemacı olmuştur. Hatta bu türe etkisi o kadar derin olmuştur ki kendisinden sonra Cem Yılmaz’ın filmlerini takdir ve taklit eden kendimi de içeren amatör filmciler olmuştur. Ancak filmin en zayıf noktasının Cem Yılmaz’ın ünlendiği tür olan parodi elementlerinde olduğunu görüyoruz. Özellikle ‘klişe Amerikan’ karakterler amaçsız bir şekilde ne güldürmüş ne de filmin ihtiyacı olan bir boşluğu doldurmuştur. Bu karakterlerle ne yapılacağından emin olunmayışı, filmin ‘finalsiz’ ve ‘anticlimactic’ finalini de olabildiğince hayal kırıklığına uğratmıştır.
2 Arada, Yılmaz’ın mizah anlayışı içeren, uğraş ve tutkunun sonucu olan dram filmlerine eklenirken; Kaçamak, hikayesi ve karakterleriyle kolaya kaçılan bir skeç komedisine dönüşüyor.
Puan: 58/100
2 Arada – 70
Kaçamak – 45