İlk olarak afişle başlayalım. Afiş net bir şekilde mesajı vermiş. Yakarız o beynini yakarızzzz diyor.
Film ölümden sonra yaşamın bilimsel olarak kanıtlandığının açıklanmasından iki sene sonrasında Dr. Harber’ın (Robert Redford) evinde aşırı sakin bir canlı yayın röportajı ile başlıyor. Röportaj yaşam, ölüm ve ölümden sonraki süreç hakkında devam ediyor. Sonra bamm.
Beyninizden vurulmuşa dönüyorsunuz.
Kurgu çok güzel akıyor. Açıkcası bende hiç “Aha” anı olmadı…
Filmin büyük kısmının Newport, USA’de Seaview Terrace isimli bu gördüğünüz şatomsuda geçiyor. Ayrıca birkaç sahnede Newport kumsallarında geçtiğini söyleyebiliriz.
Başrollerimizden Isla (Rooney Mara) hanım aslında filmin yönetmeni ve senaristi olan Charlie McDowell beyin sevgilisi imiş. Yalnızca sevgilisi değil annesine de filmde rol vermiş.
Yine başrolümüz Will (Jason Segel) oynadığı diğer birçok film ve dizide olduğu gibi şapşik uzun boylu adam rolünün çok dışında. Film için boş zamanlarında Robert Redford eski filmlerini izlemiş çokça. İzlediği filmler işe yaramış gözüküyor.
Filmde gerilimin ve kritik geçişlerin olduğu sahnelerde kullanılan müzikler gerçekten insanı geriyor. Adetası Nazgûl çığlıklarını duyar gibi oluyorsunuz.
Film Will’in beklemediğimiz bir anda yaptığı çılgınca bir hareketle bizim için aydınlanmaya başlıyor. Bir insan aynı anda nasıl iki faklı yerde olabilir? Hemen bir sonraki anda bu ikisinden farklı bir üçünce yerde nasıl olabilir?
Peki deja vu hakkında hiç düşündünüz mü? Her şeyi yeniden düşünmeye iten bir film olmuş Discovery.