Önceki yazılarımızda Oats Studious‘un ilk distopik kısa filmi Rakka‘nın ve ondan hemen sonra gelen bir diğer apokaliptik kısa film olan Firebase‘in incelemesini yapmıştık. Ve sonrasında da Cronenbergvari Zygote‘un gelişinden ve Diefenbunker Müzesi‘nde geçecek olduğundan bahsetmiştik. Bu sefer de yine diğer kısa filmlerden bağımsız olarak, Adam: The Mirror ile karşımızdalar.
District 9, Elysium ve Chappie gibi filmlerden tanıdığımız ünlü ve başarılı yönetmen Neill Blomkamp, video oyun motoru Unity ile güçlerini birleştirmiş ve geçtiğimiz sene Unity’nin çektiği Adam: Chapter 1‘e devam niteliğinde olan Adam: The Mirror‘ı doğurmuş.
Unity ile gerçek zamanlı olarak render edilen Adam: Chapter 1 versiyonunu “Unity animasyon da yapıyormuş?” diyerek buradan izledikten sonra:
Blomkamp yönetimindeki yine bir Unity harikası olan Adam: The Mirror‘ı da şuradan izlemeye başlayabilirsiniz:
Bu sefer öyle Rakka ve Firebase gibi 20 küsür dakika değil sadece 7 dakikalık bir serüven. Ama izlemeye vakti olmayanlar için biz yine özetimizi şuraya bırakıyoruz:
İlk bölüm Adam: Chapter I’in özeti kısaca şu üç fotoğraf:
Ne olduğunu ne izleyen varlığın ne de izlediğimiz varlığın anladığı bir dünyadayız ve muhtemelen zihni bir makinaya aktarılan ve bedenine yabancılaşan “Adam”ın şaşkınlığına şahit oluyoruz.
Kadere bakın ki Adam’lardan bir sürü varmış fakat ne için ve kim tarafından üretildiklerini bilmiyoruz.
Sonrasında kabile reisimiz ve seyisi Sancho Panza kılıklı iki kodaman robot daha geliyor ve bunların kalpleri olduğunu düşündüğümüz yerdeki ışığı söndürüyor (muhtelemen özgür bırakılıyorlar) ve Adam’lar bunları takip etmeye başlarken olay bitiyor.
Blomkamp ise buradan sonraki hikayeyi anlatmaya başlıyor.
Yine aynı klasik müzik eşliğinde isminin Needalus olduğunu öğrendiğimiz Reisin “ne olduğunu bilmek istiyor musun?” cümlesiyle başlıyor filmimiz. Şu gerçekliğe bakar mısınız? Unity gerçekten bir oyun motorundan beklenenden fazlasını yapmış.
“Adam”larımız yana yana, cehennem gibi bir şeyin içinden geçerek takip ediyorlar o iki reisi. Cehennem gibi bir şey oluyor ama kimse ölmüyor. Aslında ölüyor. İçlerinden bir tanesi, hadi “Eve” diyelim ona da. Hırıltılarından anladığımız kadarıyla dişi çünkü. Artık yangınların içinden geçmeye devam edemeyecek duruma geliyor ve yığılıp kalıyor. Adam imdadına yetişse de kaldıramıyor. Reis gelip oturumunu kapatıyor. Adam hayatı sorguluyor haklı olarak.
Sürü hayatta kalanlarla Reis önderliğinde ilerliyor ve birtakım Japonca anonsların duyulduğu barınak gibi bir yere geliyorlar ve Reis konuşmasını yapıyor:
“Bir zamanlar hepiniz duvarlarla çevrili Consortium şehrinde yaşıyordunuz. Vücutlarınızdan kesilip alındınız, hatırlayamazsınız. Çünkü Consortium zihinlerinizi sildi. Bir ağır suç kanıtıyla 10 vatandaşın hayatı kurtarılabiliyor. Sadece beyinlerinizin Consortium’a hiçbir faydası yok. Beyniniz kusurlu… Neden bizi hayatta tuttuklarını bilmiyoruz. Ne zamana kadar böyle olacak bilmiyoruz… Fakat nesillerdir böyle… Sizi açmam gerekti. Yoksa piliniz bitene kadar anlamsızca dolanacaktınız ve beyniniz acı çekecekti. Sizin için yaşamı seçtim. Her zaman yaşamı seçeceğim. Fakat geçmişteki yanılsamalara maruz kalanlarınız için, “Ayna” size bir zamanlar kim olduğunuzu söyleyebilir.”
Needalus reisin konuşmasından sonra “Ayna” diye bahsettiği şeyin herkesin geçmişini bilen ve zihinlerinin derinliklerini okuyabilen bir kadın olduğunu görüyoruz ve yavaş yavaş yanlarına geliyor ve “Adam”lardan birinin geçmişini okuyor:
Burada film bitiyor. 1,5 dakikalık bir credits kısmı var sonrasında. Valla uzun metrajlarını sahalarda görmek istediğimiz filmler bunlar! Yo go Blomkamp! ADAM: The Prophet de çok yakında.