🎥 İzlenmesi Gereken Yönetmenler

Darren Aronofsky Kimdir? Rahatsız Edici Yönetmeni Ne Kadar Tanıyorsunuz?

Gerçeküstü ve kimileri tarafından rahatsız edici bulunan filmlerin sahibi Darren Aronofsky’nin dünyasını daha yakından tanımak ister misiniz?

İçindekiler

Darren Aronofsky Kimdir?
İlk Çalışmaları
Darren Aronofsky Filmleri
Temalar ve Etkiler
Tartışmalar
Darren Aronofsky Gelecek Filmleri

Darren Aronofsky Kimdir?

Amerikalı film yapımcısı Darren Aronofsky, 1969 yılında New York Brooklyn’de, devlet okul öğretmenleri olan Charlotte ve Abraham Aronofsky’nin oğlu olarak dünyaya geldi. Edward R. Murrow Lisesi’nden mezun oldu. Bu yaşlarda anne ve babası onu Broadway’deki tiyatro oyunlarına götürürdü bu da onun gösteri dünyasına olan ilgisini arttırdı.

1985 yılında Kenya‘da Doğa ve Biyoloji üzerine eğitim gördü ve 1986’da Alaska’da bir saha biyoloğu olarak çalıştı. Doğa hakkında gördüğü eğitimin hayata karşı bakış açısını değiştirdiğini belirten Aronofsky, 1987’de Harvard Üniversitesi‘ne girerek sosyal antropoloji ve sinema eğitimine başladı.

Harvard Serüveni

Harvard’a devam ederken gelecek vaat eden başarılı animatör Dan Schrecker ve daha sonra Aronofsky’nin ilk filmi olan Pi’de oynayacak olan Sean Gullette ile arkadaş oldu. Filmlere ve sinemaya ilgisi daha çok artan Aronofsky, o yıllarda çektiği kısa filmlerinde etkilendiği isimler arasında  Akira Kurosawa, Roman Polanski, Terry Gilliam, Shinya TsukamotoHubert Selby Jr. Spike Lee ve Jim Jarmusch sayılabilir. Aronofsky’nin tez çalışması olan Supermarket Sweep, 1991 Öğrenci Akademi Ödülleri‘nde finalist oldu. 1992’de Aronofsky, sınıf arkadaşlarından Todd Field ve Doug Ellin de bulunduğu AFI Konservatuarı’ndan yönetmenlik üzerine yüksek lisans derecesini aldı. Enstitünün Franklin J. Schaffner Mezun Madalyası’nı kazandı.

İlk Çalışmaları

Aronofsky’nin ilk filmi, Pi (π olarak da bilinir) Kasım 1997’de çekildi. Film, arkadaşlarının ve ailesinin bağışladığı her birinin 100 dolar katkı yapması ile finanse edildi. Buna karşılık Aronofsky, eğer film para getirirse, her birine 150 dolar ödeyeceğine söz verdi ve eğer film para kaybederse, en azından ekranda isimlerinin gözükeceğini söyledi. Aronofsky bütçesi 60.000$ olan filmi çekti. 1998’de Sundance Film Festivali’nde Pi’nin galasını yaptı ve burada En İyi Yönetmen ödülünü kazandı. Filmin kendisi özel bir Jüri Ödülü’ne aday gösterildi. Artisan Entertainment 1 milyon dolarlık dağıtım hakkını satın aldı. Film o yıl kamuoyunda eleştirel beğeniyle karşılandı ve gişelerde toplam 3 milyon dolar hasılat elde etti. Pi’nin bir diğer özelliği ise internette indirilebilecek ilk film olmasıydı. Aronofsky de sözünü tutarak filme katkı yapan her bireye 150 dolar verdi.

Requiem for a Dream

Aronofsky, sinemadaki yükselişini Hubert Selby Jr. Aynı adı taşıyan romanının film adaptasyonu olan Requiem for a Dream (Bir Rüya İçin Ağıt) ile devam ettirdi. Pi’nin finansal başarısından sonra, Ellen Burstyn ve Jared Leto da dahil olmak üzere Hollywood’da isim yapmış yıldızları filminin kadrosuna dahil edebildi. Filmin yapımı bir yıl sürdü ve Ekim 2000’de vizyona girdi. Film, En İyi Kadın Oyuncu ve Görüntü Yönetmenliği dalında iki Independent Spirit ödülüne aday gösterildi ve Ellen Burstyn kendi kategorisinde ödülü kazandı. Film eleştirmenleri ve izleyiciler arasında Clint Mansell’in bestelediği film müziği de çok sevildi. İyi anlaşan ikili Aronofsky’nin her filminde iş birliği yaptı. Aronofsky, filmde uyuşturucu suistimalini detaylı bir şekilde ve gerçekleriyle yansıttığı için Ulusal Ahlak Enstitüsü ile Robert Wood Johnson Vakfı‘ndan PRISM Ödülü’ne layık görüldü.

The Fountain

2001 yılında Below adlı senaryosunu tamamladı. Projenin gizli kalmasını isteyen Aronofsky, senaryoyu okumaları için Brad Pitt ve Cate Blanchett’e ulaştırdı. Teklifi kabul eden ikili prodüksiyona hazırlanmaya başladı. Bu sırada The Life Aquatic with Steve Zissou (Suda Yaşam) filminin çekimlerini tamamlayan Blanchett, hamile olduğunu açıkladı. Blanchett yerine aktris arayışında olan Aronofsky, aradığını Rachel Weisz’ta buldu. Çekimlere bir hafta kala projeyi terk eden Pitt’in yerine aktör bulmak kolay olmadı. Son ana kadar başrolünü arayan Aronofsky, Hugh Jackman’da karar kıldı. Yıllar süren prodüksiyondan sonra 2006’da The Fountain (Kaynak) adıyla vizyona girdi. Filmde, zamanda yolculuk yaparak farklı yüzyıllarda aşık olduğu kadını arayan ve o sırada ölümsüzlüğü bulmaya çalışan bir adamın hikayesi anlatılıyor.

Darren Aronofsky Filmleri

Film Cehennemi

Sector 7 ve Batman: Year One

2000 yılının mayıs ayında Aronofsky, David Wiesner‘ın 1999’daki çocuk kitabı Sector 7‘yi Nickelodeon Films için uyarlamak üzere işe alındı; fakat proje sorunlarla karşılaştıktan sonra iptal edildi. Warner Bros. 2000 yılının ortasında, karanlık tarzını beğendiği Aronofsky’yi, yeni bir Batman filmi yönetmek için işe aldı. Seride beşinci film olacak filme Batman: Year One (Batman: İlk Yıl) adı verildi. Aronofsky senaryo üzerinde çalışmak için yanına çizgi roman yazarı Frank Miller’ı aldı. Aronofsky film hakkında: “Bu biraz çizgi roman üzerine kurulu. Batman hakkında hayal edebileceğiniz her şeyi kafanızdan atın! Her şeyi! Yeni bir başlangıç yapmaya başlıyoruz.” yorumlarında bulundu. Aronofsky ile düzenli olarak çalışan Matthew Libatique görüntü yönetmeni olarak seçildi. Rol için Christian Bale ile anlaşan Aronofsky, prodüksiyon için hazırlık yaptığı dönemde stüdyo yapımcılarıyla fikir uyuşmazlığı yaşadı. Birkaç kere ertelenen proje, Aronofsky’nin yönetmen koltuğunu terk etmesiyle beraber rafa kaldırıldı. Film, 2005’te Christopher Nolan’ın yönetmenliğinde Batman Begins (Batman Başlıyor) adı altında vizyona girdi.

The Fighter

Aronofsky, 2007 yılında, The Fighter‘ı (Dövüşçü) kendisiyle beraber geliştirmesi için yazar Scott Silver’ı yanına aldı. 2010’da stüdyonun mali sıkıntıları yüzünden rafa kaldırıldı. Fakat proje 2010 yılında David O. Russell yönetmenliği ve Christian Bale’in performansıyla vizyona girdi. Aronofsky bir kez daha Bale ile çalışmayı başaramadı. Gerçekleşmeyen bir projeden diğerine koşan Aronofsky, Nuh’un hayatını anlatan bir film yapmak istediğini dile getirdi. Fakat fikirleri ve film tarzı stüdyolarla uyuşmayınca istediği bütçeyi alamadı.

Film Cenneti

The Wrestler

Yaklaşık on yıldır çekmeyi istediği The Wrestler (Şampiyon) senaryosunu parlatması için Robert D. Siegal ile çalışan Aronofsky; filmin başrolü için Nicolas Cage ile anlaştı. Fakat hemen ondan sonra Mickey Rourke projeye ilgi gösterince Cage filmden ayrılma kararı aldı. Cage kararını şöyle dile getirdi: ‘Film projesinden atılmadım, teklifi kendim geri çevirdim çünkü Mickey’in yapabileceği gibi ben dövüşçüleri o kadar yakından takip etme olanağını bulamazdım.’ 40 günlük kısa bir çekim programı ardından 2008 yılında vizyona girdi.

Başlangıçta hak ettiği ilgiyi göremeyen film, dünyanın en eski film festivali olan Venedik Film Festivali’nde en yüksek derecedeki ödül olan Altın Aslan‘ı kazandı. Wrestler, Aronofsky’nin en yüksek hasılat yapan filmi oldu. 6 milyon dolar bütçeyle 44 milyon dolar hasılat elde etti. Bunun yanı sıra eleştirmenler arasında da beğenilen filmi Rourke için En İyi Erkek ve Marisa Tomei için En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dallarında Oscar adaylığı aldı.

Black Swan

Aronofsky’nin bir sonraki filmi için New York’ta istediğini elde etmek için her şeyi yapabilen bir balerinin hikayesini seçti. 2000 yılından beri tanıdığı Natalie Portman’ı başrol için seçti. Black Swan (Siyah Kuğu), Ekim 2010’da 67. Venedik Film Festivali‘nde açılış filmi olarak dünya prömiyeri yaptı. Uzunca bir süre konuşulmaya devam eden, insanların üzerinde etki yaratmayı başarabilen bir film oldu.

Black Swan film eleştirmenlerinden ve izleyicilerden övgüler aldı. Oscarlar’da En İyi Kurgu, En İyi Yönetmen, En İyi Görüntü Yönetmenliği ve En İyi Film dallarında adaylık alırken; Portman En İyi Aktris Oscar’ını kazandı.

Temalar ve Etkiler

Pi, matematik ve matematik teorilerine çeşitli referanslar sunmaktadır. 1998’de yapılan bir röportajda Aronofsky, Pi için birçok etkiyi kabul etti ve şu sözleri söyledi: ‘Özellikle Kurosawa ve Fellini’nin büyük bir hayranıyım. Polanski, Gilliam ve Tsukomoto’nun filmleri de ilk çalışmalarımda bana ilham sağladı.’

Requiem for a Dream için ‘bir uyuşturucu filmi’ diyen film eleştirmenlerine şu yorumlarda bulundu:

”Bir Rüya İçin Ağıt, eroin veya uyuşturucular hakkında değil. Harry, Tyrone ve Marion arasında geçen çok geleneksel bir eroin hikayesidir. Fakat Sara hikayesini bir kenara koyarsak aniden şöyle düşündük: ‘Aman Tanrım, uyuşturucu nedir?’ Aynı iç monolog sigara içmekten vazgeçmeye çalışan birinin başından da geçer. Gerçekten de benim için büyüleyici bir fikir gibi geldi. Daha önce sinemada görmediğimiz bir fikir olduğunu düşündüm ve onu ekranda görmek istedim.”

Black Swan prodüksiyonu devam ederken oyunculardan biri olan Vincent Cassel’e David Lynch ve David Cronenberg filmlerini izleten Aronofsky, neredeyse her filminde olduğu gibi ‘Polanski-vari’ bir film çekmeye çalıştığını da dile getirdi.

Tartışmalar

Aronofsky filmleri her zaman eleştirmenler ve halk arasında tartışmalara yol açmıştır. Requiem for a Dream, fazla cinsel sahne içerdiği için Motion Picture Association of America (MPAA) tarafından NC-17 (+18) olarak kabul edildi. Aronofsky’nin ‘bu sahneler filmin yoğunluğunu arttırıyor’  itirazları da işe yaramadı. Bunun üstüne stüdyo, Aranofsky ile birlikte filmdeki seks sahnelerini azaltarak daha makul bir genelleme aldı.

Wrestler’da ise Rourke’un karakterinin İran bayraklı bir direği kırmasından sonra İran Devlet Başkanı Mahmud Ahmedinecad, stüdyo, oyuncular ve yönetmenin İran halkından özür dilemesini talep etti.

Black Swan’da, hangi dans sahnelerini Portman’ın, hangi sahneleri dans dublörlerinin yaptığı tartışıldı. Övgüyü kimin alacağı tartışılırken Aronofsky duruma şu cümlelerle açıklık getirmeye çalıştı:

”Sarah’ın burada bizimle olup karışık dans figürlerini ve sahnelerini kurtardığı için şanslıyız ve yaptığı zor işi de taktir ediyoruz. Ancak Natalie son filmdeki dansın çoğunu yaptı. Editörümüze filmdeki dans sahnelerini tekrar saydırdık. 139 dans sahnesi var. 111’ini Natalie yapıyor. Eğer hesaplarsanız %80 Natalie oluyor.”

Gelecek Projeler

Darren Aronofsky son zamanlarda sonbaharda çıkması düşünülen yeni filmi Mother ile gündemde. Filmin konusunu uzun süre gizli tutmayı tercih eden Aronofsky, Anneler Günü’nde filmin bir posterini yayınladı. Black Swan gibi psikolojik gerilim türünde olacak olan filmde ‘anne’ karakterini Jennifer Lawrence oynayacak. Filmin Türkiye’de 20 Ekim; Amerika’da ise ödül sezonunun tam ortası olan 13 Ekim’de vizyona girmesi planlanıyor.

Editörün notu:

Demiştik yazının ilk yazıldığı zamanda. Yazıyı yayına alana kadar tabii filmin gösteriminin üzerinden yıllar geçti 🙂 Hatta çekim sırasında Aronofsky ve Lawrence sevgiliydi, artık ayrılar.

mother! ile ilgili tüm yazılarımıza buralardan ulaşabilirsiniz:

Sizin en çok sevdiğiniz Aronofsky filmi hangisi?

Paylaş
Yazar
Tan Ağırkaya