İçindekiler
Michael Bay Kimdir?
Eğitim Hayatı
Michael Bay Filmleri
Sinema, Başarı ve Şöhret
Box Office Canavarı
Armageddon ve Şüphe
Şüphe Devam Ediyor
İlk Devam Filmi
Yönetmen Olduğunu Göstermek
Transformers Kara Deliği
Yapımcı Şapkası
Yakın Zaman
Michael Benjamin Bay, 17 Şubat 1965 tarihinde Los Angeles’da dünyaya geldi. Bir çocuk psikoloğu olan Harriet ve muhasebeci Jim’in evlatlık çocuğu olarak büyüyen Bay, üvey ailesinin soyadını aldı.
Küçükken oyuncak treninin arkasına fişek yapıştırarak patlatıp bu patlamayı annesinin 8 milimetre kamerasıyla kayda aldı. İtfaiye arandıktan sonra Michael’a, kamerayı kullanma izni bir daha verilmedi. Bay, aksiyon filmlerine olan ilgisinin yaşanan bu olaydan sonra patlak verdiğini belirtir.
‘Çektiğim her filmi, bütçesi ne kadar büyük olursa olsun, o küçük trenin alev almasını nasıl çektiysem öyle kameraya almaya çalıştım.’
Santa Monica, Kaliforniya’da sadece özel bir testle öğrencilerini alan Crossroads Lisesi’ne girmeye hak kazandı. Burada sinemaya duyduğu ilgi büyüdü ve 15 yaşındayken George Lucas’ın yapım şirketi Lucasfilm’de stajyerliğe başladı. 1981’de vizyona giren Raiders of the Lost Ark (Indiana Jones ve Kutsal Hazine Avcıları) filmi için storyboard (sahne çizimleri) alanında katkıda bulundu. Çizdiği şeyleri kimsenin beğenmeyeceğini düşünen Bay, filmi sinema salonunda izledikten sonra fikrini değiştirdi. Böylece genç yaşta yönetmen olmaya karar verdi. 1982’de Wesleyan Üniversitesi’ne girdi, İngilizce ve Film bölümlerinden mezun oldu. Daha sonra Pasadena’daki Art Center College of Design okuluna girip burada Film bölümünde yüksek lisansını yaptı.
Yüksek lisans eğitimi bittikten iki hafta sonra Propaganda Films yapım şirketinde çalışmaya başladı. Ünlü yönetmen David Fincher’ın kurucularından biri olan stüdyo, büyük markalar için reklam filmleri çekerken; ünlü yıldızlar için müzik klipleri de çekiyordu. Spike Jonze, Zack Snyder, Gore Verbinski ve Michel Gondry gibi isimlerin arasına katılan Bay, ilk işi olarak Coca-Cola için bir reklam filmi çekti. Ardından Nike, Red Cross ve Victoria’s Secret markaları için reklamlara da imza attı. 1993 yılında ünlü ‘Got Milk?’ reklamını çekerek bu reklam serisinin ilkini çekmiş oldu. Kendisinden sonra, hala günümüzde de devam eden ‘Got Milk?’ süt reklamları Michael Bay tarafından başlatılmış oldu.
Yaklaşık altı sene boyunca reklam filmlerinin yanı sıra Meat Loaf, Tina Turner ve Lionel Richie gibi isimlerin kliplerini de çeken Bay, 1995’te ilk uzun metraj filmine imza attı.
Yönetmenliğini yaptığı klipler sayesinde Hollywood’da büyük isimler olan yapımcı Jerry Bruckheimer ve Don Simpson ile tanıştı. Görüşmeler sonucunda ilk filmi için yönetmen koltuğuna oturmaya hazırlandı. İki dedektifin bir davayı araştırırken aksiyon ve komedi içeren maceralarını anlatan Bad Boys, (Çılgın İkili) 1995 yılında vizyona girdi. Dönemin ünlü komedyeni Martin Lawrence’ın yanında onunla başrolü paylaşması için yapılan aktör seçimleri uzun sürdü. Ünlü oyuncular Laurence Fishburne ve Denzel Washington teklifi reddettikten sonra gözler, o yıllarda televizyonda bir sit-com dizisinde rol alan genç Will Smith’e çevrildi. Televizyondan sinemaya geçiş yapmak isteyen şarkıcı, Bad Boys ile ilk büyük filmine imza attı. Çekimler sırasında Michael Bay’le tartışmalar yaşayan Smith, bu filmden sonra yönetmenle bir daha çalışmayacağımı da duyurdu.
19 milyon dolar bütçesiyle dünya genelinde 141 milyon dolar hasılat elde ederek genç yönetmen için başarılı bir başlangıç sağladı. Bay’in karlı bir filme imza attığını gören yapımcı Jerry Bruckheimer, genç yönetmenle güçlü bir bağ geliştirerek gelecek filmlerinde de yapımcılığını üstlendi.
1995 senesinde Directors Guild of America (DGA) tarafından ‘Yılın Yönetmeni’ ödülünü alarak bu unvanı alan en genç yönetmen olmayı başardı.
Ertesi sene, Alcatraz hapishanesinde geçen bir aksiyon filmi yapmak için kollarını sıvadı. Bad Boys’un finansal başarısı, ona bu filmde Sean Connery, Nicolas Cage ve Ed Harris gibi film yıldızlarıyla The Rock (Kaya) filminde çalışma olanağı sağladı.
Klasik bir aksiyon filmi hikayesi olarak başlayan proje, adı geçmeyen birkaç yazar tarafından parlatılan senaryo sayesinde klişe ögelerini benimseyen nostaljik bir aksiyon filmine dönüştü. Senaryo üstünde çalışıp adının geçmemesini isteyen yazarlar arasında Quentin Tarantino ve Aaron Sorkin de yer aldı.
75 milyon dolarlık bütçesiyle gişede 335 milyon dolar hasılat getirerek Bay’i istikrarlı bir şekilde başarılı filmler çeken yönetmenlerin arasına koydu. Üst üste karlı filmler çeken Bay, kurduğu Bay Films adlı yapım şirketi aracılığıyla Disney ile iki filmlik bir sözleşme imzaladı.
Bruckheimer ile ikinci iş birliği olan film için Bay, filmografisindeki en beğendiği film olduğunu söyledi. Çoğu kritiğin ‘en iyi Michael Bay filmi’ olarak gördüğü film hakkında Bay: ‘Benim de tekrar tekrar açıp izlediğim tek filmim.’ yorumunda bulundu.
Durak vermeyen Bay, 1998 yılında Armegeddon filmine imza attı. Filmde, NASA tarafından Dünya’ya yaklaşan bir meteorun rotasını değiştirmek için görevlendirilen birkaç Teksaslı’nın hikayesi anlatılmaktadır. Filmde Bruce Willis, Billy Bob Thornton, Ben Affleck ve Liv Tyler görev alırken; filmi beyaz perdeye getirmek için senaryoya tam 5 yazar katkıda bulundu.
Film teknik alanlarda Oscar adaylıkları almasına karşın, eleştirmenlerin büyük bir çoğunluğu tarafından eleştiri yağmuruna tutuldu. Dönemin ünlü film kritiği Roger Ebert film için şu yorumlarda bulundu:
‘Evet, sonunda bunu da gördük. Tam 150 dakikalık bir fragman. Armageddon sanki en klişe sahnelerini yansıtmak için kurgulanmış gibi. İstediğiniz yerden 30 saniyelik bir parça kesin, karşınıza bir televizyon reklamı çıkacaktır. Bu film sinema salonuna eğlenmek için gelen insanlara karşı bir hakaret. Gözlere, kulaklara, ahlak anlayışına ve insan beyni için perdeye yansıtılan bir hakaret.’
Ebert filme en düşük puanı olan 4 yıldız üzerinden 1 yıldız vermiştir. Fakat sadece Ebert değil, dönemin film eleştirmenleri filmi topa tutmuştur. Aynı zamanda çıkan ve konu benzerliğine sahip Deep Impact (Derin Darbe) için daha iyi bir aksiyon filmi denildi. Filmde rol alan bütün oyuncular sadece para için oynadıklarını dile getirirken, Bruce Willis bir adım daha öteye gidip ‘yönetmeni hiç dinlemedim, adını bile bilmiyorum ama bir aptal olduğu kesin’ diyerek Bay ile bir daha hiçbir koşulda çalışmayacağını da ekledi.
Olumsuz eleştirilere karşı 140 milyon dolar bütçesiyle dünya çapında 553 milyon dolar hasılat elde ederek 1998’in en çok para kazandıran filmi oldu. Film Bay için bir box-office başarısı olsa da, Hollywood’un içinde olan insanların içinde bir şüphe uyandırdı. Bay’in aynı ve klişe filmi art arda yaptığını gözlemleyen kritikler, yıllar devam ettikçe Bay’in aksiyon filmleri için kullandığı bu tarzdan sıkılmaya başlayacaklardı.
2001 senesinde Ben Affleck ile ikinci iş birliği olan Pearl Harbor vizyona girdi. Film 1941 yılında Japon hava kuvvetlerinin Amerika’nın Hawaii kıyısında yaptığı saldırıyı konu aldı. Film, her Michael Bay filminde olduğu gibi teknik alanlarda Oscar adaylıkları aldı ve her Michael Bay filminde olduğu gibi finansal açıdan yapımcılarına kazanç sağladı. Fakat Bay üst üste iki filminde de olumsuz eleştiriler bariyerini geçemedi. Bay’in yetenekli bir yönetmen olduğu hakkında duyulan şüpheler devam etti.
Film ise bir Amerikan propagandası olarak görülüp, gereksiz romantik hikaye noktalarının sıkıştırılması ve tam 3 saat 4 dakikalık süresi sebebiyle eleştirilere maruz kaldı. Filmin savaşı renkli görseller ve fantastik ögelerle yansıtması dikkat çekerken, Bay bu eleştiriler hakkında şu yorumda bulundu:
‘Filmin renkli paleti masumluğundan kaynaklanıyor. Romantizm de bu sebepten ötürü filmde büyük bir rol oynuyor. Ben %100 bir savaş filmi yapmak istemedim, 1940’larda geçen ve savaş zamanına denk gelen bir aşk hikayesini anlatmaya çalıştım.’
Filmleri halk ve eleştirmenler tarafından beğenilmezken, finansal açıdan kazanç sağladığı için Bay, istediği hikayeleri beyaz perdede göstermeye devam etti. Yapımcı ortağı Jerry Bruckheimer ile beşinci iş birliği olan Bad Boys II, (Çılgın İkili 2) 2003 senesinde vizyona girdi. Bay ile bir daha çalışmayacağını söyleyen Will Smith, stüdyo tarafından 20.000.000 dolar ücret ve gişedeki hasılatın %20’si karşılığında filmde oynamayı kabul etti.
Martin Lawrence ve Smith’i bir kez daha buluşturan film, Bay’in ilk devam filmi oldu. Film dünya genelinde 273 milyon dolar ile başarı sağlasa da eleştirmenler tarafından olumsuz yorumlar alan bir Michael Bay filmi daha oldu. Roger Ebert film hakkında en beğenmediği Michael Bay filmi olduğunu dile getirirken, yorumuna şu cümleleri de ekledi:
‘Bad Boys II’nin baş karakterleri birer egoist canavar olmakla kalmayıp sadece kendi güç seviyelerini düşünüp, havalı replikler söylemek ve silahlarını sallamak için orada bulunuyorlar. Bu projeye katkıda bulunan her insan ceza almalı.’
2005 yılında ilk kez bir bilim-kurgu filminin yönetmen koltuğuna geçen Bay, Bruckheimer’ın yapımcılığını üstlenmediği ilk filmi olan The Island’ı (Ada) vizyona soktu. Filmde Ewan McGregor ve Scarlett Johansson bir adada bulunan koloniden kaçmaya çalışan iki insanı canlandırdı.
Film 126 milyon dolarlık büyük bütçesine 172 milyon dolar hasılat getirerek küçük bir başarı elde etti. İlk kez finansal açıdan bir film tökezleyen Bay, bu durum için pazarlama bölümünü suçladı. ‘Yapılan reklamların izleyicilerin kafasını karıştırdığını böylece kimsenin filmi izlemeye gitmediğini’ söyledi.
Finansal açıdan istenileni elde edemese de eleştirmenler tarafından uzun zaman sonra beğenilen ilk Michael Bay filmi oldu. Yönetmenin neredeyse her filmini eleştiren Ebert, Island yorumunda şu cümleleri kaleme aldı:
‘İlk yarısı göz açan, sizi rahatsız eden bir bilim-kurgu filmi. İkinci yarısı teknoloji dolu, heyecanı durdurmayan bir aksiyon filmi. Ve söylemekten mutluluk duyuyorum: ’’Filmin iki yarısı da başarılı.’’ Bay’in klasik aksiyon filmlerinden biri değil, filmde bir mesaj var, filmin varolmasının bir nedeni var. Size sadece patlayan arabalar ve koşan insanlar göstermek için yapılmamış ve size bunu hissettiriyor. Bay’in film üstünde ağırlığını da görebiliyorsunuz. Uzun zaman sonra size ilk kez bir yönetmen olduğunu gösteriyor.’
2007 yılında Steven Spielberg’in yapımcılığını üstlendiği, klasik çizgi dizi Transformers’ı sinemaya uyarladı. Film çıktığı ilk günden itibaren box-office rekorlarını alt üst etti. Dünya çapında 709 milyon dolar hasılat getirerek, Bay’in en başarılı filmi oldu ancak bu unvan gelecek Transformers filmlerine gidecekti.
İki sene sonra Transformers: Revenge of the Fallen (Transformers: Yenilenlerin İntikamı) filmi vizyona girdi. Tekrardan yönetmenlik koltuğuna oturan Bay, üçlemeyi tamamladıktan sonra başka projelere yöneleceğini açıkladı. Serinin ikinci filmi 832 milyon dolar hasılat yapıp rekorlar kırmaya devam etmesine rağmen olumsuz eleştirilerden de nasibini almıştır. Saygıdeğer film eleştirmenlerin yorumlarını toplayarak her filme bir yüzde veren site Rotten Tomatoes’da film %19’dadır. Sitede bulunan filmin açıklamalarından birinde film için ‘özel efektlerin ekrana kusulması’ yorumu da bulunmaktadır. Ayrıca senenin en kötü filmlerine ödül veren Razzie’lerde En Kötü Film, En Kötü Yönetmen ve En Kötü Senaryo ödüllerini kazanarak büyük kategorileri süpürmüştür.
Yine iki sene sonra 2011’de Transformers: Dark of the Moon (Transformers: Ay’ın Karanlık Yüzü) filmiyle üçlemeyi tamamlamıştır. Film dünya genelinde 1,1 milyar dolar hasılat yaparak nadir filmlerin başardığı listeye adım atmıştır. Film bir önceki film kadar kötü yorumlar almasa da Rotten Tomatoes’da %35 civarında gezinmektedir.
İlk Tranformers filminden sonra Platinum Dunes adında yapım şirketiyle Paramount Pictures stüdyosuyla sözleşme imzalayan Bay, yönetmenlik dışında yapımcılık şapkasını da takmıştır. Korku filmlerine yönelerek 2009’daki Friday the 13th (13. Cuma) ve 2010’daki A Nightmare on Elm Street’in (Elm Sokağında Kabus) yeniden çekimlerinde yapımcılık yapmıştır. Daha sonra The Purge (Arınma Gecesi) üçlemesine de el atmış ve 2014 senesinde Teenage Mutant Ninja Turtles’ın (Ninja Kaplumbağalar) yapımcılığını yapmıştır. Günümüzde de adı duyulmayan yönetmenlere şans verip, küçük bütçeye sahip filmlerin bütçelerine katkıda bulunmuştur.
Bu sırada Transformers filmlerine mola veren Bay, iki amatör suçlunun gerçek hikayesini anlatan Pain & Gain’i (Zor Kazanç) 2013 senesinde vizyona sokmuştur. Filmde bir sonraki projesinde de iş birliği yapacağı Mark Wahlberg ve Dwayne ‘The Rock’ Johnson rol almıştır. Bay’in farklı ve küçük bir hikayeyi ele alması övgüler kazandırsa da gerçek hikayenin daha karanlık olduğu ve ölümlerin de yaşandığı bu olayların komedik bir tonda yansıtılmasının yanlış olduğu da söylendi.
2014 senesinde geri dönmeyeceğine söz verdiği Transformers serisine geri dönerek Transformers: Age of Extinction’ı (Transformers: Kayıp Çağ) çekti. Filmde başrolü Mark Wahlberg oynarken, film 1,1 milyar dolar hasılatla Transformers filmlerinin ne kadar kötü yorumlar alsa da izlenildiğini gösterdi.
Film, Bay’in klasik slow-motion ağırlıklı, her sahnede özel efekt kullandığı ve gereksiz komik olmayan komedik sahneler içeren imzasını taşıdı. Bay bir kez daha bu filmin yönetmenlik koltuğuna oturacağı son Transformers filmi olduğunu söyledi.
2016 senesinde Libya’da çatışan Amerikan askerlerinin hikayesini anlattığı 13 Hours: The Secret Soldiers of Benghazi (13 Saat: Bingazi’nin Gizli Askerleri) vizyona girdi. Filmde başrolü John Krasinski canlandırdı ve film dünya genelinde 69 milyon dolar hasılatla Bay’in en az kazanç sağlayan filmi oldu.
2017 yılında Bay bir daha yönetmenliğini yapmayacağı Transformers filmlerine bir kez daha geri dönüş yaptı. Transformers: The Last Knight (Transformers: Son Şövalye) seride film kritikleri tarafından en az puan olan film oldu. Bay’in aynı şeyleri her Transformers filminde yapmasından sıkılan eleştirmenler halkı filme gitmemeleri için cesaretlendirdi. Eğer bu serideki filmler izlenilmeye devam edilirse, stüdyo kazanç sağlayacağı için devam filmlerinin önüne açacağını belirttiler. Eleştirmenleri dinleyen sinema severler filme akın etmeyerek 583 milyon dolar hasılatla filmi, en az kazanç sağlayan Transformers filmi yaptı. Böylece Transformers filmlerine son verilirken, Bay seriden ayrılma sözünü tutmuş oldu. Paramount Pictures, seriye başka yönetmenleri dahil ederek ana hikayeden farklı bir yöne sapacaklarını söyledi.
Michael Bay’in gelecek filmleri arasında yönetmen olarak görev yapacağı 6 Underground ve Robopocalypse projeleri bulunuyor. Bunların dışında Paramount’un Transformers serisini farklı bir hikayeyle devam ettireceği Bumblebee’nin yapımcılığını üstlendi ve The Purge serisinin dördüncü filmi olacak The First Purge (The Purge: The Island)’ün yapımcı koltuğuna oturdu. Bay aynı zamanda çok beğenilen gerilim A Quiet Place‘in de devam filminin yapımcısı olacak.
Siz Michael Bay filmleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Tarzını beğeniyor musunuz, yoksa çoğu eleştirmen gibi ‘aşırı’ mı buluyorsunuz?