Perfection, I Lost My Body, The Irishman, Marriage Story ve Dolemite Is My Name gibi orijinal yapım filmleriyle dolu dolu bir yıl geçirdikten sonra Netflix, 2020’de bizlerle buluşturacağı, adaptasyonlarla ve yeniden çevrimlerle dolu filmleri Netflix Film hesabından açıkladı. Eminiz ki bu liste zamanla eklenecek filmlerle daha da büyüyecektir hatta buradan açıklanmayan sürpriz filmler de kesinlikle olacaktır. Tüm bunların yanında çeşitli festivallerde de göze çarpan filmlerin haklarını da satın alarak yine kendileri için küçük ama bizim için büyük sürprizler yapabiliyorlar. İşte şu ana kadar açıklanan ve aralarında David Fincher, Spike Lee, Charlie Kaufman, Dee Rees, Ben Wheatley gibi isimlerin bulunduğu 29 filmin detayı.
Yönetmen Gina Prince-Bythewood‘dan, Charlize Theron ve Kiki Layne’li bir aksiyon filmi. Yeni bir ölümsüzün varlığını ve olağanüstü yeteneklerini keşfettiklerinde, takımlarını bir arada tutmak için savaşmaları gereken gizli bir ölümsüz paralı asker grubuna liderlik eden iki kadını izliyoruz.
Yönetmen Lana Wilson‘dan Taylor Swift‘e saf ve duygusal olarak açıklayıcı bir bakış; sadece bir şarkı yazarı ve sanatçı olarak değil, sesinin tüm gücünü kullanan bir kadın olarak rolünü benimsemeyi öğrenirken zamanımızın en ikonik sanatçılarından biri olan Swift’i izliyoruz. Film Sundance’te dünya prömiyerini yapacak.
Yönetmen David Fincher‘ın, CITIZEN KANE’nin yazımına odaklandığı hikayesi olacak. Gary Oldman, Amanda Seyfried, Charles Dance ve Lily Collins başrollerde.
Mamoudou Athie (UNICORN STORE), Courtney B. Vance ve Niecy Nash, Prentice Penny’nin ilk yönetmenlik denemesinde rol alıyor. Elijah (Athie), usta bir sömeliye (şarap garsonu) olma hayalini, babasının ailesinin Memphis’teki barbekü restoranının başına geçmek zorunda kaldığında hayatın gerçekleriyle birlikte dengelemeye çalışır.
Yeniden bir yeniden çevrimle karşınızdayız. Yönetmen Ben Wheatley’in, 1940’da Hitchcock tarafından da uyarlanan, Daphne du Maurier’in roman uyarlaması. Kocasının (Armie Hammer) ölü ilk karısı gizemli Rebecca’nın gölgesiyle savaşan yeni evli genç bir kadının (Lily James) hikayesini izliyoruz.
Amy Adams, Glenn Close ve Gabriel Basso, yönetmen Ron Howard’ın J.D. Vance’in aynı adlı anı kitabı uyarlamasında yer alıyor. Üç yıl boyunca Kuzey Amerika’daki Apalaş Dağları’nda yaşayan bir ailenin Amerikan Rüyası’nın modern bir keşfi.
BlacKkKlansman ile 2018’de Oscar adayı olan Spike Lee’nin son filminde, Vietnam’a geri dönerek düşen liderlerinin kalıntılarını ve gömülü hazine vaadini arayan dört Afrikalı Amerikalı veteranı takip ediyoruz. Black Panther’den tanıdığımız Chadwick Boseman, Paul Walter Hauser, Norm Lewis, Delroy Lindo ve Jonathan Majors başrollerde.
Yapımcı Ryan Murphy‘den ve yönetmen Joe Mantello’dan 1968 yılında Mart Crowley tarafından yazılan Broadyway oyunu uyarlaması. Doğum günlerinden birini kutlamak için tekrar bir araya gelen bir grup eşcinsel arkadaşı takip ediyor. Ev sahibinin kolejden oda arkadaşı (kapalı bir eşcinsel olduğunu düşündükleri) davetsiz bir şekilde geldiğinde, akşamları kargaşaya dönüşüyor.
Gelecek vaadeden müzisyenler Lars (Will Ferrell) ve Sigrit’e (Rachel McAdams) ülkelerini dünyanın en büyük şarkı yarışmasında temsil etmek için bir ömür boyu az rastlanacak bir fırsat verildiğinde, sonunda herhangi bir rüyanın savaşmaya değer bir rüya olduğunu kanıtlama şansları olur.
Netflix’in 2018’de en çok izlenen orijinal filmlerinden biri olan To All the Boys I’ve Loved Before‘un devam filmi olan To All the Boys: P.S. I Still Love You’da Lara Jean ve Peter’ın ilişkisine odaklanmaya devam edeceğiz. Bu sefer romantizm gerçeğe taşınıyor.
Başrollerinde Forest Whitaker, Keegan-Michael Key ve Madelen Mills gibi oyuncuların yer aldığı Jingle Jangle müzikalinde, garip bir oyuncakçı ve ilginç bir oyuncağın hikayesini izliyoruz. Yönetmen koltuğunda ise David E. Talbert yer alıyor.
Başrollerinde Jesse Plemons, Jessie Buckley, Toni Collette ve David Thewlis gibi isimlerin yer aldığı, Iain Reid’in aynı adlı romanından uyarlanan Charlie Kaufman filminde, yol boyunca gerginlik, psikolojik kırılganlık ve saf terörün bükülmüş bir karışımını izleyeceğiz.
Jennifer Niven’ın romanından uyarlanan Brett Haley’in uyarlamasında, tanıştıktan sonra birbirlerinin hayatlarını sonsuza kadar değiştiren Violet Markey (Elle Fanning) ve Theodore Finch’in (Justice Smith) hikayesini izleyeceğiz.
Dee Rees’in bu Joan Didion uyarlamasında, deneyimli bir D.C. gazetecisinin (Anne Hathaway) İran-Kontra Skandalı / Irangate (Ronald Reagan yönetimi sırasında Kasım 1986’da ortaya çıkan politik bir skandal) nedeniyle başına gelenleri konu alıyor. Elena McMahon rolünde Anne Hathaway, babası rolünde Willem Dafoe yer alıyor. Oyunculara eşlik eden isimler arasında Ben Affleck, Toby Jones, Rosie Perez ve Edi Gathegi de var.
Tyler Perry’nin bu gerilim filminde, yeni bir romantizmle ikinci baharını yaşamakta olan cesur bir kadın Grace (Crystal Fox), ilişkisinin sırlarla dolu olduğunu keşfediyor ve savunmasız tarafı hızla şiddetleniyor. Phylicia Rashad, Bresha Webb, Cicely Tyson da başrollerde.
Yazar / yönetmen Alan Yang‘ın (Master of None) filminde, anavatanını Amerika’da fırsat aramak için terkeden Tayvanlı bir fabrika işçisinin hikayesi anlatılıyor. Genç adam, Amerika’da aile ve yeni sorumlulukları dengelemeye çalışırken bir yandan da yeni hayatıyla bir bağ kurmaya çalışıyor. Aynı zamanda Parks and Recreation ve The Good Place gibi güzide dizilerin de yapımcısı olan Alan Yang, Tigertail’in hem yönetmenliğini, hem yapımcılığını hem de yazarlığını üstleniyor.
Bu animasyon yapımda, kendilerini yetiştirmenin daha iyi olacağına inanan Willoughby çocukları, bencil ebeveynlerini tatile göndermek için sinsi bir plan yaparlar. Kardeşler daha sonra ailenin gerçek anlamını bulmak için kendi maceralarına atılırlar. Seslendirmenler arasında Jane Krakowski, Maya Rudolph, Ricky Gervais ve Terry Crews gibi isimler yer alıyor.
To All the Boys I’ve Loved Before kadar geniş bir kitleye ulaşıp aşırı popüler olmasa da kendi devam filmini yaratacak kadar bir kitleye ulaşan The Kissing Booth 2’de, Elle, Noah ve Lee’nin aşk hayatında olup bitenleri anlatmaya devam edecek. Bu sefer Elle’in Harvard macerası da konu oluyor.
Eskilerin Saving Face’ten tanıyacağı Alice Wu yönetmenliğindeki The Half of It’de, oldukça başarılı ama utangaç bir lise öğrencisi olan Ellie’nin, okulun yakışıklı öğrencilerinden biri olan Paul’a bir kızı etkileyebilmesi için yardım etmesi gerekir. Ancak Ellie de bu kız için bir şeyler hissetmeye başladığını keşfedince işler değişir. Bu arada Alice Wu’nun MIT ve Stanford’taki lisans ve yüksek lisansını tamamladıktan sonra Microsoft’taki işini bırakıp Saving Face‘i çektiğini, The Half of It’in de yıllar sonra gelen ikinci yönetmenlik projesi olduğunu biliyor muydunuz?
Bu yaratıcı portrede yönetmen Kirsten Johnson (Cameraperson) 86 yaşındaki babasını, ölüm fantezilerini sahneye koyarak sonsuza dek hayatta tutmanın bir yolunu arıyor. Baba ve kız birlikte, hepimizi bekleyen büyük kaçınılmaz son ile yüzleşiyor.
Galder Gaztelu-Urrutia yönetmenliğindeki El Hoyo’da, distopik bir gelecekte, dikey olarak istiflenmiş hücrelere yerleştirilen mahkumlar, üst katmanları besleyen yiyeceklerin yukarı çıkışını izlerken, olayları açlık ve yırtıcılıkla izlemektedir. Film dünya prömiyerini geçtiğimiz yıl Toronto Film Festivali’nde yapmıştı.
Nicole Newnham imzalı filmde, 1970’lerde Woodstock yollarındaki bir kampta, engelli gençlerin bir araya gelerek bir devrimi ateşlemelerinin hikayesi anlatılıyor. Film aynı zamanda Netflix ile anlaşan Barack ve Michelle Obama çiftinin ilk dijital platform yapımlarından biri.
Peter Berg’in yönetmen koltuğuna oturduğu bu filmde, eski bir polis olan Spenser (Mark Wahlberg), uzun yıllar sonra Boston’a geri döndüğünde. eski bir suçlu olarak dövüşçü olmanın hayalini kuran Hawk (Winston Duke) ile birlikte yaşamaya başlıyor ve kendisini yeniden suç dünyasının içinde bulması çok da zaman almıyor.
Animasyon ikonu Glen Keane, efsanevi Ay Tanrıçası’nın gerçekten var olduğunu kanıtlamak için aya seyahat etmek adına roket yapan bir kız hakkındaki bu müzikal ile ilk uzun metraj animasyon yönetmenlik denemesini yapıyor.
Narcos’tan tanıdığımız Wagner Moura, Greg Baker’in yönetmenliğinde Sergio ile yeniden Netflix’e geliyor. Amerika’nın Irak işgalinde, kariyerinin en çalkantılı zamanlarında hayatta kalmaya çalışan Birleşmiş Milletler diplomatı Sergio Vieira de Mello’nun hikayesi anlatılıyor.
Michael Dowse yönetmenliğindeki Coffee & Kareem’de, adını temize çıkarmak için 11 yaşındaki oğluyla birlikte çalışmak zorunda kalan Detroitli bir polisin hikayesi komedi diliyle anlatılıyor. Ed Helms, Taraji P. Henson ve Betty Gilpin de kadrodaki diğer isimler arasında.
American Horror Story ile çok büyük bir başarı elde ederek adından son dönemde dizilerle söz ettiren Ryan Murphy, Meryl Streep, Nicole Kidman, James Corden, Awkwafina, Keegan-Michael Key ve Kerry Washington gibi isimlerle birlikte 5 sene aradan sonra film dünyasına geri dönüyor. 2018’de Broadway’de sahnelenmeye başlayan ve 6 Tony adaylığı kazanan aynı adlı müzikalden sinemaya uyarlanan film, dört eski Broadway oyuncusunun, lezbiyen bir öğrencinin (Emma) kız arkadaşını mezuniyet gecesine götürmesine izin verilmediği bir Indiana kasabasına gelmesiyle yaşanan olayları konu alıyor.
Sam Hargrave yönetmenliğindeki filmde, hapse atılan uluslararası suç lordunun kaçırılan oğlunu kurtarmak için yetenekleri istendiğinde kaybedecek hiçbir şeyi olmayan korkusuz bir karaborsa paralı askeri Tyler Rake’in (Chris Hemsworth) hayatını diken üstünde izliyoruz.
Film yapımcısı Liz Garbus’tan gerçek olaylardan ilham aldığı bu filmde, polis eylemsizliği, Mari Gilbert’i (Amy Ryan) kızının kayboluşunu araştırmaya iter. Mari’nin, Shannan’ın en son görüldüğü topluluğu araştırması, bir düzineden fazla katledilen seks işçisine dikkat çeker.