🔍 Film İncelemeleri

The Last of Us I & II İncelemesi – Sevgi Uğruna Neleri Feda Ederdin?

The Last of Us

Uyarı: 2021’de HBO dizisi olarak karşımıza çıkacak olan post apokaliptik serüven The Last of Us hakkında keyif kaçırıcı detaylar almak istemeyenler, bu yazıyı (obicimsinema’da oyun incelemesi bir istisna ve ilk) okumak için gelecek seneyi ya da oyunu oynamayı bekleyebilirler, baştan uyarmış olayım.

2013’ün en meşhur ve en sevilen oyunlarından olan Naughty Dog yapımı The Last Of Us‘ın, 2021’de HBO‘da izleyeceğimiz Sony Pictures Television ve PlayStation Productions ortak yapımı dizi uyarlamasının kadrosu henüz belli değil. Senaryo ise Chernobyl senaristliğinden tanıdığımız Craig Mazin’e ve bazı sahneler için çokça eleştirilen oyun yaratıcısı Neil Druckmann’a emanet.

2013’te 200’den fazla ödül olarak yılın oyunu olarak başlayan bu serüvenin özeti aslında şöyle: Zor şartlar altında tanışan ve güzel bir ikili olan kahramanlarımız Joel (Troy Baker) ve Ellie (Ashley Johnson), bir mantar cinsinden kaynaklı kıyametvari bir pandemi sonrası, 2033 yılında Amerika’da acımasız koşullara ve acımasız katillere katlanmak zorunda kalır. Bu kadar kısa ve net bir özeti var aslında ama gerçekten kesinlikle tüm detaylarıyla deneyimlenmesi gereken bir hikaye.

Part I: İç Parazit Bir Mantar ve İnsanlığın Sonu

İlk Oyunun Özeti

Oyun, gerçekte de var olarak senaryoya ilham kaynağı olan ve tüm türleri genel olarak böceklerin ve eklem bacaklıların üzerinde yaşayan endoparazit mantar türü Cordyceps’in (Kordiseps), senaryoya göre, soluma ve sıvı aktarımı yoluyla bulaştığı kişileri birkaç saat içerisinde, insan öldüren yamyam yaratıklara çevirdiği salgından 20 yıl sonrasının Amerika’sında geçiyor. Enfekte olanlar ve hayatta kalanlar olmak üzere iki grup var dünyada. Hayatta kalanlar baskıcı askeri yönetim (Federal Disaster Response Agency (F.E.D.R.A.) altındaki bölgelerde yaşıyor. Tek başına isyan eden Avcılar’ın dışında bir de bu yönetime isyan eden ve hayatta kalan insanlığın daha iyi bir yaşam sürmesini amaçlayan direniş grupları var ve bunlardan biri de Fireflies (Ateşböcekleri).

Bu sırada da Joel kaçakçılık yaparken, bağışıklığı olduğu bilinen tek kişi Ellie ile tanışıyor. Bir şekilde silahlarını geri alabilmesi için Ateşböcekleri liderinin ricası üzerine Ellie’yi karantina bölgesinden çıkarması ve bu gruba getirmesi gerekiyor. Vardıkları yerde (panzehir çalışmasının yapıldığı söylenen bir alan) herkesin öldüğünü görünce Ellie’yi, ortağı Tess’in de tavsiyesiyle, en güvenli yer olan Ateşböcekleri üyesi erkek kardeşine (Tommy) götürmek üzere yola koyuluyor.

Kardeşi Ateşböcekleri’nin bir hastanesinden ve salgına karşı tedavi imkanından bahsedince bu sefer orayı bulmak üzere yola çıkıyorlar. Yolda hem Ellie hem de Joel çeşitli hayati tehlikeler atlatıyor tahmin edeceğiniz üzere. En sonunda hastanede gözlerini açıyor Joel. Ellie’nin aşı için kullanılacağından ama ölmesi gerektiğinden bahsedildiğini duyunca, hastaneyi yerle bir edip Ellie’yi kaçırıyor. Ve ikisi de Joel’un kardeşi Tommy’nin evine gidince ilk oyun bitiyor. (İlk oyunun ”remastered” versiyonuna gelen fotoğraf modunda oluşturduğum albüme göz atmak isteyenleri buraya alabilirim.)

Joel & Ellie

Baş karakter Joel, 12 yaşındaki kızıyla yaşayan bir baba. Kızının doğumgününde, Kordiseps mantarı mutantları yaşadığı yer de dahil olmak üzere tüm Amerika’yı sarıyor ve insanları yamyam varlıklara çevirmeye başlıyor. O gece Joel, kardeşi ve kızıyla birlikte kaçarken kızı Sara bir asker tarafından vuruluyor ve maalesef Joel’un kollarında ölüyor (bu olay oyun sonunda verdiği kararı da önemli ölçüde etkiliyor). 20 yıl sonrasında geçen oyun zamanında ise tabii ki insanlığın sadece kırıntısı kalmış vaziyette. Joel da Boston’daki karantina bölgesinde kaçakçı olarak hayatına devam ediyor iş ortağı Tess ile.

Ellie’ye gelince. Kızımız bu yeni kıyamet sonrası dünyada ısırılan ve enfekte olmayan, dolayısıyla bağışıklığı olduğu bilinen tek varlık. Yolu Joel ile kesişince aşının bulunmasına vesile olma umudu ve bu sayede insanlığa faydalı olma düşünceleriyle tanışıyor. En büyük misyonlarından biri bu. 2014’te çıkan yan oyun The Last of Us: Left Behind‘da ise biraz daha geçmişine bakma imkanımız oluyor ve yatılı okuldaki arkadaşı (hatta kız arkadaşı) Riley ile olan maceralarına konuk oluyoruz. Bu oyunu oynayanların gayet iyi bildiği üzere Ellie eşcinsel bir karakter. Dolayısıyla yeni oyunun açılışında ve tanıtımında gösterilen, Dinah isimli bir karakterle dans ve öpüşme sahneleri biz fanları için şaşırtıcı olmadı.

Part II: Karanlık Zamanlarda Bir İntikam Öyküsü

The Last of Us Part II’nin Türkçe dublajlı ve altyazılı bölümlerine buradan ulaşabilirsiniz.

İkinci Oyunun Özeti

Aradan beş yıl geçiyor. Artık 19 yaşında olan Ellie Joel’a çok kızgın ve bu kızgınlık depreştikçe de araları hep limoni. Çünkü ilk oyunun sonunda Joel Ellie’ye, bağışıklığı olan onlarca insanın varlığından ama aşı geliştirilmesinin başarılı olmamasından dolayı denemelerin bittiğinden, tedavinin neredeyse imkansız olduğu yalanlarından bahsedip duruyor. Ellie de bu yüzden hastaneden ayrıldıklarını sanıyor. Aradan geçen zamanda geçmişi gösteren sahnelerde görüyoruz ki bir şekilde Ellie gerçeği öğreniyor ve bu gerçekle birlikte geçinmeye çalışıyorlar. İlk oyunda ağırlıklı olarak Joel karakterini yönetirken, ikinci oyunda Ellie’yi de bolca oynuyoruz hatta bir de Abby isimli bir karakter de oyuna dahil oluyor. Neredeyse yarısından itibaren Abby ile oldukça zorlu yerleri atlatmaya çalışıyoruz.

WLF & Serafiler

Abby, ilk oyunda Ellie’nin ameliyatını yapmaya hazırlanırken Joel tarafından öldürülen ve belki de aşıyı geliştirebilecek tek kişi olan Ateşböceği üyesi doktorun kızı ve intikam hasretiyle yanıp tutuşuyor. Washington Kurtuluş Cephesi (WLF) isimli bir milise üye ve Ellie de bu milis ile onlarla savaşan Serafi adı verilen tarikat arasında çeşitli olaylara karışarak kendi intikamının peşine düşüyor. İntikam dedim çünkü maalesef Abby ve ekibi, sinsice bir kumpasla, hem de Ellie’nin önünde Joel’u öldürüyor. Abby de Ellie de gözlerinin önünde belki de en çok sevdiği kişiyi kaybeden iki derinden yaralı.

Joel’un ölümünden sonra kardeşi Tommy, kimseye haber vermeden kasabayı terk ediyor ve daha sonra peşinden Ellie & Dina olarak, hatta yolda katılan Jesse olarak üçümüz Tommy’nin öcüne eşlik etmeye gidiyoruz. Jesse, Ellie’nin yakın arkadaşı ve Dina’nın da eski sevgilisi ve yakında çocukları olacak. Bu şartlar altında Dina da Ellie’den hoşlanıyor. Zor durumlar.

Sonuç olarak derin yaralı ve bir nevi ortak acıyı paylaşan iki karakter olan Abby ve Ellie, sayısız kez karşılaşmalarına rağmen bunların hiçbiri bir tarafın galibiyetiyle sonuçlanmıyor. Abby Lev ile ayrı bir hayata yelken açarken, olan travma sonrası stres bozukluğu yaşayan Ellie’ye oluyor ve intikam uğruna terk ettiği için Dina’sız bir dünyada kalıyor.

LGBTQİ Temsili

Dina ve Ellie’nin hikayesi bir kenarda yeşermeye çalışırken bir yandan da Abby ve gençlik aşkı Tommy arasındaki duygusal gerilime de eşlik ediyoruz ve hamileliğinden dolayı oyunun bir noktasında dinlenmeye bıraktığımız Dina’dan zorunlu uzaklaştığımızdan dolayı daha çok Abby’nin duygusal yolculuğuna çıkıyoruz. The Last of Us: Left Behind detayında olmasa da Ellie ve Dina’nın ilişkisini daha çok deneyimlemek isterdim açıkçası.

Bu durumdan şikayetçi olanlara hak verebiliyorum ama yolu bir şekilde Abby ile kesişen, Serafi üyesi ama trans olduğu için kendi klanından dışlanmış olan Lev’in hikayesine isyan edip hikayeyi beğenmeyenleri anlayamıyorum. Sanırım oynamadan önce keyif kaçırıcı detay almamaya çalıştığım sıralarda alevlenen bu tartışmada, transfobikler ile oyunu sızan konusundan dolayı gerçekten beğenmeyenleri ayırt etmek zorlaşmıştı.

Meraklısına Hastalıklı Grupları

Oyunda bulunan hastalıklılar (bir zamanlar normalken artık enfekte olan insanlar) genel olarak dört gruba ayrılıyor ama ikinci oyunda daha da gelişmiş birkaç versiyonlarını görüyoruz. Hastalığın ilk aşamasında olan “koşucular” (runners), insansı duyularının ve görünüşlerinin çoğunu muhafaza eder durumda, enfekte olmayan bir insanı sezdiklerinde ona doğru çok hızlı bir şekilde koşarak saldırmaktadır ve yakalandıktan sonra kaçmak oldukça zordur.

İkinci aşamada olan “izciler” (stalkers), “koşucular”a ek olarak pusu kurma ve strateji geliştirme becerisine sahiptir ve çok sinsice hareket ederler. Bazen görmeniz mümkün bile olmaz ve beklemediğiniz bir anda saldırıya uğrayabilirsiniz.

Üçüncü aşamada yer alan “takırdayanlar” (clickers), tamamen kör ama çok iyi işitmekte olup, yarasalar gibi ekolokasyonla duydukları seslere göre hareket ederler. Diğer gruplara kıyasla daha yavaş hareket eden bu aşamadaki hastalıklılardan alınan tek ısırık, karakterin ölümüne sebep olmaktadır. Sinsice saldırmak ve çakı kullanmak genelde en etkili çözümdür.

Hastalığın dördüncü ve son evresindeki “şişkinler” (bloaters) ise oldukça uzun bir süredir enfekte olduklarından kocaman gövdeye sahiplerdir ve hastalığı yapan mantar tüm vücudu kaplayarak zırh vazifesi görmektedir. Şişkinlerden kurtulmak, takırdayanların saldırısından kurtulmaktan çok daha zordur. Gelişmiş silahlar, patlayıcılar ve tuzaklar gerekir. Bazen de kavgaya bulaşmadan kaçmanız en iyi çözümdür. Enfekteler öldükleri zaman bulundukları mekana karışıp spor haline gelirler ve bundan korunmak için karakterler oyun boyunca zaman zaman gaz maskesi takar. Bazen beklemediğiniz anda duvarların içinden çıktıkları da olur hatta.

Bunlara ek olarak son oyunda tanıtılan ”aksaklar” (shamblers) ise şişkinlere oldukça benzer bir görünüşe sahip. Ağızları tamamen mantarla kaplı olduğu için ısıramıyorlar ama oldukça fazla asidik bir gaz yayarak saldırabiliyorlar. O yüzden temkinli yaklaşılması önemli yaratıklardan biri.

Son olarak adını aynı isimli fenomenden alan ”fare kral” (the rat king) gerçekten inanamadığım ve oyunun doğasına ve geçmişine göre biraz fazla fantastik bulduğum yaratıklardan biri oldu LOUS2’de.

İlham Alınan Filmler

Yaratıcısı Neil Druckmann’ın açıklamalarına göre oyunda, İhtiyarlara Yer Yok (No Country For Old Men),  Son Umut (Children of Men), 28 Gün Sonra (28 Days Later), Ben Efsaneyim (I Am Legend), The Road, The Day of the Triffids ve The Walking Dead gibi birçok kıyamet sonrası film ve diziden etkilenme ve harmanlama mevcut.

Ne olursa olsun, nasıl eleştiriler alırsa alsın, Gustavo Santaolalla‘nın oyuna özel bestelediği eşsiz müzikleri eşliğinde tablo gibi sahnelerde bu deneyimi yaşadığım için şanslı hissediyorum. Sevgi ve hayatta kalma uğruna neleri feda edebileceğinizi sürekli düşündüren ve her türlü bakış açısını göstermeye çalışan eşsiz bir yapım The Last of Us. Siz olsaydınız insanlık yerine sevdiğinizin yaşamasını seçer miydiniz? Emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler.

Paylaş
Yazar
Gökçe Duman