Chazelle’e ek olarak, Moonlight ile tanıdığımız ve En İyi Uyarlama Senaryo Oscar’ını kapan Barry Jenkins de 2017’de yıldızı parlayan yönetmenlerden. Bir sonraki projesi James Baldwin’in 1974 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan “If Beale Street Could Talk”. Harlem’de geçen hikayede, Tish ve Fonny adlı bir çiftin ilişkisinin, Fonny’nin yanlışlıkla tecavüzle suçlanmasından sonra teste tabi tutulmasını izleyeceğiz. Bu filmi de en erken 2018’de izleyeceğiz gibi duruyor.
Roma ile sonunda Alfonso Cuaron hep aklında olan Meksika’ya geri dönüyor. “Roma” yönetmenin hem 2014’teki bilimkurgu “Gravity”sinden sonraki ilk filmi, hem de 2001 yapımı “Y Tu Mamá También”den sonra Meksika’da çektiği ilk filmi olma niteliğini taşıyor. Hikaye, 70’lerin başında Meksika’da orta sınıf bir ailenin hayatının etrafında geçiyor. Bununla birlikte, filmin “oldukça evrensel bir hikayeye” sahip olacağı söyleniyor. Bunların dışında, askerlerin liberal öğrenci protestocularını öldürdüğü Corpus Christi Katliamı‘ndan da bahsedileceğinden konuşuluyor ama henüz resmi bir açıklama yok.
İsveçli yazar Stieg Larsson‘un 2004 yılındaki ani ölümünden sonra, hacker Lisbeth Salander ve gazeteci Mikael Blomkvist ile ilgili planlanan 10 kitabı yalnızca üç seri haline gelebildi. Yine de, Millennium serisi büyük bir başarı yakaladı ve dört sinema uyarlaması haline getirildi (üç İskandinav filmi ve 2011’de David Fincher tarafından Oscar kazanan bir Amerikan uyarlaması) var. “The Girl in the Spider’s Web“, Larsson tarafından yazılmamış ama serinin devamı niteliğindeki ilk çalışma olacak. David Lagercrantz tarafından yazılan hikaye Fede Alvarez tarafından sinemaya uyarlanacak. UK için vizyon tarihi 26 Ekim 2018 olarak gözüküyor.
Başlangıçta bir televizyon dizisi olarak düşünülen “The House That Jack Built“, her cinayetini saf bir sanat eseri olarak kutlayan bir seri katilin 12 yıllık öyküsünü anlatıyor. Afişinde ünlü yönetmen Carl Theodor Dreyer tarafından yönetilen Vampyr filminden esintiler gördüğümüz filmde başrolde Matt Dillon olacak. Kadrodaki diğer isimler ise Uma Thurman, Bruno Ganz ve Riley Keough olarak biliniyor şimdilik. Von Trier’in filmdeki amacı, “yaşamın kötü ve ruhsuz olduğu fikrini” kutlamak olacakmış.
Kanadalı yönetmenin altıncı büyük bütçeli filmi olacak Dune, bilimkurgu alanında uzmanlaşmış olma eğilimini doğruluyor. “Arrival” ve yakında vizyona girecek “Blade Runner 2049” dan sonra, bu bu türdeki üçüncü çalışması olacak. Jodorowsky’nin dev kadrolu denemesi ve David Lynch’in 1984’teki denemesinden sonra bakalım nasıl bir Dune bizleri bekliyor olacak.
2012’de çektiği “Django Unchained“in sonrasında, Quentin Tarantino sayısız röportajda bir aile filmi yapma isteğini belirtmişti. Temmuz 2017’de, yakında çıkacak olan film hakkında bazı dedikodular dolaşmaya başladı. Rezil Manson ailesini (Charlie Manson) temsil eden ve 1969’da işledikleri cinayetleri konu alan bir proje olacağı kesinleşti. 2019 ise acımasız olayların 50. yıldönümüne işaret ediyor. Kadrosu henüz kesinleşmeyen yapım için konuşulan isimler arasında Brad Pitt, Jennifer Lawrence, Samuel L. Jackson geçiyor.
“Casino”, “Goodfellas” ve “Mean Streets” gibi efsanevi yapımlara imza atmış yönetmen Martin Scorsese, “The Irishman” ile mafya ortamlarına geri dönüyor. Hollywood stüdyoları tarafından reddedilen film şu anda Netflix tarafından finanse ediliyor. Film, Cosa Nostra‘nın emriyle 25’ten fazla cinayetten sorumlu olduğuna dair söylentileri olan mafya üyesi Frank “Irishman” Sheeran’la ilgili.