Bu film Onur Ayı’na özel olarak izlenmiş ve incelenmiştir. Onur Ayı nedir? 1969 yılındaki Stonewall direnişiyle başlayan ve ondan sonra her sene Haziran ayı ve son haftası kapsamında tüm dünyada, eşcinsellere yönelik ayrımcılık, istismar, zorbalık ve şiddete karşı eşitlik ve eşit haklar için gerçekleştirilen etkinlikler ve yürüyüşlerden oluşan kutlamalar zinciridir. Bu aya özel hazırladığımız film listesinden oluşan video partiyi yazının sonunda bulabilirsiniz.
İki drag (Türkçe karşılığı tam olmasa da belki zenne diyebiliriz) queen (Anthony/Mitzi ve Adam/Felicia) ve bir trans kadın, benzersiz ve eğlenceli kabare şovlarını gerçekleştirmek için çöl boyunca seyahat eder ve biz de Hugo Weaving, Guy Pearce ve Terence Stamp‘in güzelliği karşısında büyüleniriz bu rengarenk ve sonrasında sayısız tiyatro oyununa uyarlanan müzikalde. Terence Stamp hele gerçekten büyüleyici bir güzelliğe sahip olmuş Bernadette karakteriyle. Kuir Palmiye’li Laurence Anyways‘teki Melvil Poupaud’dan sonraki favorim oldu.
Yine bu zamana kadar izlemeyi ertelediğim, bir şekilde zor zamanlar için sakladığım ve sonunda sandıktan çıkardığım kuir filmlerden biri Priscilla. Filmin girişinde LGBTQ zulmüne ve ayrımcılığına yüzeysel değinilerek karakterlerin içinde bulunduğu durum özetlenmeye çalışılmış ve akabinde kuir Mad Max ekibimizin toplanışına geçilmiş. Tick / Mitzi ve Adam / Felicia, drag performanslarıyla hayatlarını idame ettirmeye çalışan iki genç yetenek; eski kabare kraliçesi Bernadette ise birlikte yaşadığı insanı yakın zamanda kaybeden acısı taze bir emekli. Tam bunalıma girmek üzereyken Tick’in (Cindy Pastel’den esinlenerek yaratılmış) teşvikiyle uzak bir yerde gösteriye çıkmayı kabul ediyor ve Adam’ı da alarak yola çıkıyorlar. Bir klasik olarak her şey tabii ki planlandığı gibi gitmiyor ve dikenli çöl kertenkelelerimizin başlarına gelmeyen kalmıyor. Gelmeyen kalmıyor derken bunu hem iyi hem de kötü anlamda söylüyorum ama kötü anlamda olan kısımlar için de karakterlerin güçlü duruşunu çok sevdim ve bu da senaryonun türdeşlerinin klişelerinden biraz olsun sıyrılmasını sağlıyor.
Yola çıktıkları otobüsleri şahane ve üstüne üstlük oyunculukları o kadar doğal ki bazen belgesel izliyormuşsunuz hissine de kapılabilmeniz an meselesi. Tek amaçları eğlenerek para kazanmak ve ayrımcılığa maruz kaldıkları bu dünyada hayatta kalmak olan bu sanatçılarımızın, yol boyunca tatsız bir şekilde karşılaştıkları ve her defasında ilk seferki gibi üzüldükleri ve şaşırdıkları zorbalığa karşı sürekli haykırasınız geliyor. ”Aids’li fuhuşçular, evinize dönün” yazılı otobüsleriyle yolun bir kısmını geldikten sonra Priscilla’mız toz pembe boyanarak yeni ve temiz bir başlangıç yapıyor. Otobüslerinin bakımından dolayı konaklamak zorunda kaldıkları muhitlerde her ne kadar sızlanan muhalifler yer alsa da, bir yandan da çölde ve kasabalarda kendilerini destekleyenlerin ve yollarına yoldaş, dertlerine paydaş olanların sayısı da az değil.
Özellikle güzellik kraliçemiz Bernadette’in lafı tam gediğine koyduğu yerler içinizi öyle ferahlatıyor ki, bir yandan kalem kağıt bulundurarak izlemek farz oluyor not alabilmek için. Ben daha çok karelerin güzelliği için ekran görüntüsü almayı tercih ettim öte yandan:
Evet geldik kuirmetremize. Bu sefer Booksmart‘taki gibi düşük nota yer yok. Sıfırcı Hafize olarak 100 üzerinden 100’lük diyebilirim The Adventures of Priscilla’ya. Oyunculuk, müzikler, sinematografi ve 1995’in Oscar’ıyla taçlandırılan (2017’ye kadar bu ödül genelde dönem filmlerin veriliyordu o yüzden bu konuda da bir ilk) kostümler mükemmel. Üstelik filmdeki terliklerden oluşan ve Oscar’ı almasına neden olan meşhur elbiselerden birinin maliyeti sadece 7$‘mış.
Film bir sonraki sene gösterime giren ve belki de ilk kez duyacağınız To Wong Foo Thanks for Everything, Julie Newmar (1995) ile çok benzer konuya sahip ama hiçbiri birbirinden esinlenme değil ve ortada bir yeniden çevrim yok.
Velhasıl, bu yazı incelemeden çok bir tanıtım yazısı gibi olsa da hem hazır ABD’de iş yerinde LGBTQ hakları artık yasal koruma altına alınmışken hem de Onur Ayı vesilesiyle izlenebilecek en güzel komedi/müzikallerden biri Priscilla. O zamanlar için kariyer intiharı olarak görülse de bu rolleri kabul ettikleri ve başarıyla canlandırarak kariyerlerini tam tersi taçlandırdıkları için bütün ekibe ve başrol oyuncularına teşekkürlerimi sunuyorum.