LGBT Filmleri: Son 4 Yılda Çekilmiş En İyi 35 LGBT Film 🏳️‍🌈

Merab, dans partneri Mary ile birlikte Gürcü Topluluğu’nda genç yaştan itibaren eğitim görmektedir. Irakli geldiğinde dünyası altüst olur ve en büyük rakibi ve arzusu haline gelir. Bu sene Cannes Film Festivali‘nde Queer Palm kategorisinde yarışan Levan Akin filmi, festivalin en çok ses getiren ve alkışlananlarından biri oldu. Merakla bekliyoruz.

Bir kadın, Japon bir mirasçıya hizmetçi olarak işe alınır, ama gizlice, kendisini dolandırmak için bir komploda yer almaya başlayacağından habersizdir. Sarah Waters‘ın ”Fingersmith” adlı eserinden fazlasıyla ilham alan Chan-wook Park eserine hoş geldiniz arkadaşlar.

Yönetmen koltuğunda Tilda Swinton’lı “I am Love” ve “A Bigger Splash” filmlerinden tanıdığımız Luca Guadagnino‘yu gördüğümüz Call Me by Your Name bu seneki Sundance Film Festivali‘nde çok güzel övgüler almıştı. Türkçe’si ülkemizde 2009 yılında raflarda yerini alan romandan uyarlama olan filmin kitabının hayranları, senaryoyu her zaman beyazperdede izlemek istediklerini belirtiyordu.

Cannes 2019’da Queer Palm ve En İyi Senaryo ödüllerini toplayan ve basın olarak büyük salonda izleme şansı yakaladığımız Portrait of a Lady on Fire‘da, bir ressam olan Marianne, manastırı yeni terk eden genç bir kadın olan Héloïse’nin düğün portresini yapmak için görevlendirilir. Héloïse isteksiz bir gelin adayıdır ve Marianne onun haberi olmadan Héloïse’yi resmetmek zorundadır. Gün geçtikçe onu daha da iyi gözlemler ve geceleri gizlice resmini yapar. İki kadın arasında samimiyet ve cazibe; Héloïse’in ilk ve son özgürlük anlarını paylaşırken alevlenir ve bu sırada Marianne hepsini bitirecek olan resmi yapmaktadır.

Yorkshire’lı genç çiftçi Johnny Saxby, hayal kırıklıklarından oluşan yaraları, içerek ve günübirlik ilişkiler yaşayarak sarmaya çalışmaktadır. Romen bir göçmen işçinin kuzulama dönemi için gelmesiyle tüm hayatı değişir.

Geçen seneki Bohemian Rhapsody fırtınasından sonra bu sene de, Elton John’un hayatının anlatıldığı Dexter Fletcher müzikal fantazi ”Rocketman” konuşulacak gibi duruyor. Rocketman Cannes 2019’da, Queer Palm için yarışan filmlerden biriydi aynı zamanda.

Pain and Glory, fiziksel olarak düşüşte olan bir film yönetmeni olan Salvador Mallo’nun (Antonio Banderas) yaşadığı bir dizi rastlantısını anlatıyor. Bazıları gerçekte, bazıları anılarında: 60’lardaki çocukluğunu, ebeveynleriyle Valencia’da bir köye göçünü, refah arayışını, ilk arzusunu, 80’lerin Madrid’inde ilk yetişkin aşkını izleriz. Film, eski tatlarını özlediğimiz usta yönetmen Pedro Almodóvar’ın 36. filmi ve aynı zamanda, 2016 yapımı Julieta’dan sonra otobiyografisiyle suskunluğunu bozma vesilesi.

Simon Spier ailesinden, arkadaşlarından ve tüm sınıf arkadaşlarından büyük bir sır saklamaktadır: eşcinselliğini. Bu sır tehdit edildiğinde, Simon herkesle yüzleşmeli ve kimliğiyle barışmayı öğrenmelidir.

Yunan Yeni Dalga akımının başarılı yönetmeni Yorgos Lanthimos bu sefer bize alıştırdığı tarzının dışına çıkarak absürd bir dönem filmine imza atıyor. 18. yüzyıl Kraliçe Anne İngiltere’sinde Anne, Sarah ve Abigail üçgeninde geçen bol taht oyunlu The Favourite, 2018 boyunca Ayvalık Film Festivali dahil neredeyse tüm festivalleri gezdi ve Venedik‘te de Gümüş Aslan Büyük Jüri Ödülü’nü aldı.

2017 Cannes Jüri Büyük Ödülü’nü ve Kuir Palmiye ödülünü alan 120 BPM (120 battements par minute) Filmekimi 2017‘de de gösterilmişti. AIDS’in dur durak bilmeden can aldığı 1990 yılların başında geçiyor ve umarsamaz topluma karşı sesini yükselten Act Up Paris örgütünü ve eylemcilerini konu alıyor. Filmin adı, ortalama bir insanın dakikadaki kalp atış hızı olan 120 bpm (beats per minute)’den geliyor.

Miami’nin hoyrat bir mahallesinde yetişen genç, Afrikalı-Amerikalı, eşcinsel bir erkeğin çocukluk, ergenlik ve gelişen yetişkinlik tarihçesi. Film 2017’de En İyi Film Oscar’ına ek olarak Mahershala Ali’ye de En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünü getirdi.

Patrick, Richie ve Kevin ile olan ilişkileriyle ilgili kapanma ve çözüm arayışı içinde San Francisco’ya geri döner. Film, HBO’nun aynı adlı 18 bölümlük dizisinden uyarlama.

Sebastián Lelio 2017 ve 2018 dram filmleriyle şovunu yapmaya devam ediyor. A Fantastic Woman’da, gece kulübü şarkıcısı ve aynı zamanda garson olarak çalışan transseksüel bir kadın olan Marina, eski erkek arkadaşının ölümüyle tamamen yıkılıyor ve küllerinden yeniden doğuyor.

Lee Israel mevcut zevklerinden dışarı adım attığında, sanat biçimini ”kandırmaya” doğru çevirir.

15 yaşındaki transseksüel genç kız, babasının yardımıyla profesyonel bir balerin olma hayalinin peşinden gider. Cannes Film Festivali’nde En İyi Film dalında Camera d’Or (Altın Kamera) ödülünü kazanan yapım aynı zamanda Un Certain Regard (Belirli Bir Bakış) En İyi Aktör Ödülü’nün de sahibi oldu.

Phil, ailesinden kaçmak için en iyi arkadaşı Kat ile geçirdiği bir yazın ardından okula geri döner ve yeni bir sınıf arkadaşı olan Nicholas’a karşı duygularını sorgulamaya başlar.

Harvard’da psikoloji eğitimi veren William Moulton Marston, eşi ve bir öğrencisiyle birlikte çok eşli bir ilişki içindedir. Bu sırrı herkesten saklamaya çalışırken hayatındaki kadınlardan gelen ilhamla bir çizgi roman karakteri yaratır: Wonder Woman.

Bir vaftizci vaizin oğlu, zorla ebeveynlerine açıldıktan sonra kilisenin desteklediği bir eşcinsel dönüşüm programına katılmaya zorlanır. Başrollerde Lucas Hedges, Nicole Kidman, Joel Edgerton, Russell Crowe yer alıyor.

Kafası karışmış bir dini bütün bir kız, kendisine aşık bir kız arkadaşı için duygularını inkar etmeye çalışır. Bu, bastırılmış bilinçaltı tarafından kontrol edilen psikokinetik güçlerinin yıkıcı sonuçlarla yeniden birleşmesine neden olur.

2018’in en iyi dram filmlerinden biri de Jeremiah Zagar’dan geliyor. Üç çocuk, genç ebeveynlerinin, aileyi defalarca yapan ve yok eden uçucu aşkının ortasında, çocukluklarını delip geçiyor. Manny ve Joel, sevgi dolu ve tahmin edilemez babalarının versiyonlarına dönüşürken, Ma, en genç olan Jonah’ı evinin kozasında barındırmaya çalışıyor. Eski kardeşlerine göre daha duyarlı ve bilinçli olan Jonah, hayal dünyasını gittikçe kendine özgü bir dünya olarak benimsiyor.

Chela ve Chiquita, Asunción’daki varlıklı ailelerin soyundan gelen ve 30 yıldan beri birlikte olan bir çifttir. Ancak son zamanlarda, mali durumları kötüleşir ve miras kalan mallarını satmaya başlarlar. Borçları Chiquita’nın dolandırıcılık suçlamaları nedeniyle hapsedilmesine yol açtığında, Chela yeni bir gerçeklikle yüzleşmek zorunda kalır. Yıllar sonra ilk kez direksiyona oturarak, bir grup yaşlı ve zengin kadına yerel taksi hizmeti vermeye başlar. Chela yeni hayatına alışırken, daha genç Angy ile karşılaşarak yeni ve canlandırıcı bir bağlantı kurar. Chela nihayet kabuğundan ayrılmaya ve kendi kişisel, samimi devrimine başlamak için dünya ile çatışmaya başlar.

Jacques, Paris’ten eski bir yazardır. Arthur Rennes’de genç bir öğrencidir. Anında aşık olurlar. Fakat aşklarını bu şekilde tutmak için reddetme ve hastalıklarla yüzleşmek zorunda kalacaklardır. Yönetmen koltuğunda Christophe Honoré‘u gördüğümüz Sorry Angel da Cannes 2018’de hem Altın Palmiye hem de Queer Palm için yarışmıştı. Filmekimi 2018’in açıklanan 4.’ü filmi aynı zamanda. Başrollerde ise Vincent Lacoste, Pierre Deladonchamps ve Denis Podalydès yer alıyor.

Colette (Sidonie-Gabrielle Colette), kocası (Henry Gauthiers-Villars) tarafından kendi adı altında romanlar yazması için zorlanır. Başarılarının ardından, yeteneklerini bilinir hale getirmek için mücadele eder ve toplumsal cinsiyet normlarına meydan okur. Başrollerde Keira Knightley, Fiona Shaw, Dominic West yer alıyor.

Otuzlu yaşlarına yaklaşan en iyi iki çocukluk arkadaşı olan Matt ve Max, Max’in iki yıllık bir yolculuğa çıkmasını kutlamak için bir partiye gider. Planlanmamış bir öpücük her şeyi sorgulamaya itecektir. Xavier Dolan, bir türlü görücüye çıkamayan 2018 filmi The Death and Life of John F. Donovan’dan sonra Matthias & Maxime ile Cannes sahalarına geri dönüyor.

16 yaşındaki sporcu Cyd Loughlin, depresif bekar babasıyla olan hayattan kaçmak için, yazın Chicago’daki roman yazarı teyzesini ziyaret eder ve mahallesinde bir kıza aşık olur.

Emily Danforth’un romanından uyarlanan, Desiree Akhavan’ın yönetmenliğini üstlendiği bu kuir filmde, okulun balo kraliçesiyle seks yaparken yakalanan bir genç kız, “homoseksüel tedavi merkezinde” gözetim altına alınır. Film Sundance’te Jüri Büyük Ödülü / Grand Jury Prize ödülünü almıştı.

Gloria, A Fantastic Woman gibi fantastik güzel işlerle tanıdığımız Sebastián Lelio‘nun merakla beklenen ama çok büyük beklentilerle izlenince fos çıkan kuir aile draması Disobedience, yasaklar içinde geçen hayat mücadelesini konu alıyor. O kadar. Olduğu kadar diyelim.

Brooklyn’li bir genç, günlerini çeşitli uyarıcılar deneyerek ve yaşlı erkeklerle tanışmak için çevrimiçi alemlerde takılarak geçirir. Film Netflix üzerinden izlenebilir.

İki genç futbolcu arasındaki romantik etkileşim, ikisinden birini yaşamı ve kariyeri boyunca derinden etkiler.

Münferit bir ornitolog olan Fernando, kara leylekleri ararken bir ırmak tarafından çekilir. Birkaç Çinli seyyah tarafından kurtarıldıktan sonra, ürkütücü ve karanlık bir ormana dalarak yoluna devam eder.

İki arkadaş arasındaki ilişki, doğaçlama bir yolculuk sırasında derinleşir. Filmi Netflix üzerinden izleyebilirsiniz.

Kendi başarısızlığını ironik bir mesafeyle gözlemleyerek hayatını mizah ile besleyen Oscar Wilde’nin, trajik zamanlarında geçen günlerin anlatılmamış hikayesi. Başrollerde Emily Watson, Colin Firth, Colin Morgan, Rupert Everett yer alıyor.

Sorunlu müzik dahisi Charlotte (Allison Williams), eski okulunun yeni yıldız öğrencisi Elizabeth ile (Logan Browning) tanıştığında, bu karşılaşma her iki müzisyeni de şok edici sonuçları olan kötü bir yoldan gönderir.

Danimarkalı yönetmen Nicolas Winding Refn tarafından yönetilen, moda endüstrisindeki genç bir modelin hikayesi. Umut vadeden model Jesse, Los Angeles’a taşınınca, etrafı genç ve güzel kalmak için deliren kadınlarda çevrilir ve olaylar gelişir.

Yazar Emily Dickinson’ın hayatının, özellikle başka bir kadınla olan ilişkisi yönünden dramatizasyonu. Başroldeki kadın Fiona Shaw değil haberiniz olsun.