plaza film

Plaza (2020) / İstanbul Film Festivali – Film İncelemesi 🌷

Plaza

Şu ana kadar izlediğim Ulusal Yarışma filmleriyle (Körleşme, Şair) ilgili ortak bir sancımın olduğuna dikkat ettim Plaza’nın daha en başında. Hem oyuncular kelimeleri çok yuvarlıyor hem de ses yeterince duyulmuyor. O yüzden üç seferdir İngilizce altyazıları da açmak zorunda kalıyorum bazı yerleri anlayabilmek için ya da geri sarıp tekrar izliyorum. Sinemada izlenseydi aynı sorun olur muydu emin değilim ama ses yüksekliği sıkıntısı çekmeleri çoğunun ortak noktası.

Bir diğer ortak bulduğum eleştiri unsuru ise filmlerin renklendirmeleri. Üç film de yönetmenlerin ilk uzun metrajı olduğu için çok da eleştirme yanlısı değilim aslında ama özellikle ilk ikisindeki ”ben renklendirildim” havası (Netflix‘in sarı filtresi tadında) filmi izlerken biraz dağılmanıza neden oluyor. Plaza’da bu hava çok yoktu hatta renklendirmesi gayet yerinde ve doğaldı. O açıdan Anıl Gelberi’nin ilk filmi olmasına rağmen oldukça beğendim bu doğallığı. Üstüne oyuncuların da rolleri giydiklerini belli etmeden oldukça samimi oynamaları da filmin artılarından.

Bu ay gerçekleşen ve bazıları çevrimiçi, bazıları da açık havada gösterilecek 39. İstanbul Film Festivali Ulusal Yarışma filmlerinden biri olan Plaza, bir yandan öğretmenlik sınavlarına hazırlanan, bir yandan da bir plazada güvenlik görevlisi olarak çalışan atanamamış öğretmen Emre’nin hikayesi. Evet yine başrolde bir erkek ve onun dertleri var. Film aynı zamanda Seyfi Teoman İlk Film Ödülü’ne de aday.

Bulgaristan’dan Gelen Cevapsız Çağrı

Aslında elimizde bilimkurgu ya da gerilim yanı ağır basmaya müsait bir mekan ve senaryo varken, seyircinin merak duygusunu yüksek tutarak başlayan tempo sonlara doğru derdini, kaygısını unutup otobüsten rastgele bir durakta iner gibi yoluna devam etmiş. İşlek mekanlarda güvenlik görevlisi olabilmek için biraz ”zayıf” kaldığı söylenen Emre, her ne kadar rahatça ders çalışmak için bizzat kendisinin tercih ettiğini belirtse de, şirketinin ”atamasıyla” henüz açılmamış bomboş bir plazada çalışmaya başlar. İnsansızlık ve iki lafın belini kıramama yüzünden günlük rutinleri bile sıkıcı hale gelir. Daha önce burada çalışan adamla buluşunca aldığı tavsiye sonucu, ders çalışmak yerine, yasak olsa da bilgisayar getirip internette sohbet ederek vaktini geçirmeye başlar. Buradan tanıştığı biriyle yakınlaşması ve buluşması da uzun sürmez. Belki de kendi de hayatta ne aradığını tam olarak bilmediği için öğretmenlik gayesini bir kenara bırakıp yuva kurma planlarını önceliklendirir.

Bu sırada boş plazayı fırsata çevirmeyi teklif eden askerlik arkadaşı vesilesiyle bir anda plazanın ev sahibi konumuna gelir ve ihtiyacı olanlara plazanın bir katını haftanın belirli günleri ve saatlerinde para karşılığı kiralamaya başlar. Kolayca şekillenmeye müsait bir hamuru olan Emre, ailesinin isteğiyle öğretmen olmaya çalışırken ve aynı anda arkadaşının isteğiyle de yasadışı mal sahibi konumuna gelir ve bu durum ona oldukça pahalıya patlar.

Emre’nin güvensizliğini ve hayattan ne istediğini bilemeyen yapısını anlamaya çalışırken, adeta Bulgaristan’dan gelen cevapsız çağrı misali karakterimize dadanan dolandırıcı hanım kızımızın hikayeye katılması tempoyu düşüren unsur olmuş sanki. Babası plazanın işvereni ya da askerlik arkadaşının yakını çıksaydı belki biraz daha derinlik ve anlam katılmış olurdu ama bu şekilde sıfıra sıfır elde var sıfır.

Diğer taraftan plazayı, atanılmak istenmeyen bir yer ya da nadasta bekleyen/bekletilen yetenek havuzu ve Emre’yi de ek iş yapmaya zorlanan düzenin bir parçası olarak okumak da mümkün lakin yine de hikaye buna tam izin vermiyor. Güzel fikir, iyi oyunculuk ama senaryo biraz daha ince işlenebilirmiş. Çıkardığımız ders: ”bu devirde babanıza bile güvenmeyin” kadar basit bir şey mi olmalı?


Sinopsis

Atanamamış bir öğretmen olan Emre (29) ailesinin yönlendirmesiyle, eğitimini alıp güvenlik görevlisi olur. Önce bir bankada çalışır fakat banka Emre’den memnun kalmayınca şirket onu yıllardır atıl duran bomboş bir plazada görevlendirir. Emre İstanbul’da, 27 katlı, içinde kendisinden başka kimse olmayan bu plazada 12 saat geçirmek zorundadır. Kimsenin olmadığı bu plazada Emre, kendini hiç beklemediği olayların ve karışık bir aşkın içinde bulacaktır.

Yönetmen : Anıl Gelberi Senaryo : Anıl Gelberi Görüntü Yön. : Kağan Kerimoğlu Kurgu : Fırat Terzioğlu Oyuncular : Onur Berk Arslanoğlu, Deniz Altan, Adnan Devran Yapımcı : Okan Üzey Yapım : Kalavara Film Dünya Hakları : Kalavara Film


39. İstanbul Film Festivali Ulusal Yarışma incelemelerimiz:

Körleşme 51/100
Şair 57/100
Plaza 60/100
Bilmemek 71/100
Ceviz Ağacı 55/100
Uzak Ülke 41/100
Aşk, Büyü vs. 71/100

Özet
Güzel fikir, iyi oyunculuk ama senaryo biraz daha ince işlenebilirmiş. Çıkardığımız ders: ''bu devirde babanıza bile güvenmeyin'' mi olmalı?
OBİÇİM Puanı
62
IMDb Puanı
58
Okuyucu Derecelendirmesi1 Oy
64
60

Zeen is a next generation WordPress theme. It’s powerful, beautifully designed and comes with everything you need to engage your visitors and increase conversions.