Neill Blomkamp’ın “Rakka”dan sonraki kısa filmi “Firebase”, bu sefer de Vietnam’da, garip yaratıklarla dolu doğaüstü bir savaş alanında geçiyor.
Bir önceki yazımızda Neill Blomkamp‘ın deneysel kısa filmler çekmek için kurduğu film stüdyosu Oats Studious‘un ilk distopik kısa filmi Rakka‘nın incelemesini yapmıştık, yarım saat izlemeye durumu olmayanlar için. Bir hafta arayla, Rakka’dan bağımsız olarak ikinci kısa filmleri “Firebase”i yayınladılar. Yine sizler için seve seve özetledik:
Omega Olayı ve Ortamı Tanımaca
Açılışı İncil’den bir ayetle başlıyor:
“Bu dünya bizim kalıcı evimiz değil; henüz olmayan bir evi arıyoruz.”
İlk dakikalar biraz fazla rahatsız edici görüntüler içerebilir o yüzden şimdiden uyaralım.
Sonrasında, bu rahatsız edici görüntülerden sonra gösterilen belgelerle, askerlerin bu hale gelmiş olmasının sebebinin, bir şekilde Central Intelligence Agency tarafından yürütülen Omega Event ile bağlantılı olabileceğinin sinyallerini veriyor film. Hatta ne sinyali, kanalizasyon borularını bağladılar!
Omega Event dosyalarına göre 15,212 tane yaralı olduğunu öğreniyoruz. Sonrasında kamera Vietnam’lı bir kadına doğrultuluyor ve kadının eşi olduğunu düşündüğümüz kişinin pirinç tarlasına doğru dua etmeye gittiğinden ama aşağıda göreceğiniz gibi, adamın gittiği bölgede birdenbire tanklar dahil her şeyin havalandığından bahsediliyor.
Flashback gibi duran görüntülerden sonra hikaye 1970 Vietnam‘ına dönüyor. Kamera henüz ismini bilmediğimiz askerin peşinden giderken, kimyasal bir silahla öldürdüğü sandığı herifin şu şekilde Predator olarak geri döndüğüne şahit oluyoruz.
Ve aslında burdan sonra başlıyor film. İlk 5 dakika, yaratıkların tanıtımı, garip olaylar falan derken daha hikayenin giriş kısmı. Güzel bir “FIREBASE” başlığıyla devam ediyoruz izlemeye.
Çavuş Hines’ı Yakından Tanıyalım
Tanıtıcı girişteki herifimizin adının Çavuş Hines olduğunu öğreniyoruz. Central Intelligence Agency’den gelen ve kendisiyle bu zamana kadar irtibatta bulunan ekibin başı Jacob, tanışmaya gelip elini uzatınca Hines’ın “ben burda predatorlarla uğraşıyorum sen gelmiş ne diyosun mınaki” bakışını görmeniz lazım:
“Arkadaşlarından uzaktasın sen hayırdır?” diye sorguya çekiyorlar adamımızı. “Sen böyle açılınca ekibin de sırra kadem bastın sandı” diyorlar ve adamımızı götürüyorlar. Teftişe gelen ekibin Hines’a uyuz olduğu çok belli. Ve sahnenin sonunda arabalarındaki logoya odaklanıyor kamera:
Helikopterdeyken Hines’a daha önce Firebase Quatro‘yu duyup duymadığını soruyorlar ve dediklerini yapmaları karşılığında Hines’a istediği bilgileri vereceklerini söylüyorlar. Firebase Quatro, “river god” adını verdikleri Vietnam’lı bir çiftçinin (muhtemelen filmin başında flashbacklerde anlatılan ve dua etmeye diye gidip havalanan adam) izini sürmek için kurdukları bir üsmüş ve orada river god’un saldırılarından hayatta kalanları tutuyorlarmış. Hines’dan Quatro’ya gidip, river god’ın saldırılarından hayatta kalmış ve konuşabilen tek canlı olan Bracken adlı çocukla tanışmasını istiyorlar.
İki önceki karede Hines’a elini uzatan Central Intelligence Agency’deki Jacob’a kendi adamlarından biri gelip “hocam pusuya düşürüldük, üstelik vurduk ölmediler, adam görünümlü yaratıklar üstümüze üstümüze geldi” diyince bu sefer de Jacob “ne diyosun mniki” bakışı atıyor. Bu herif çünkü muhtemelen bu pislik olayların düğmesine basan herif. İşine karışanların ayağına sıkacak bu adam demedi demeyin.
Jacob’ın adamı anlatmaya devam ediyor. Bütün ormanı yaktıklarını ve sonra birden alevlerin içinde onu gördüklerini söylüyorlar. “Acelesi yoktu, acısı yoktu, görünmezdi ve öylece duruyordu” diyor. Ve Jacob kendisinden “şeytan”ı öldürmesi için yardım isteyince “Bence CIA artık kaba etini kaldırıp bi’ yardıma gelse daha iyi olur” diyor adamı da.
Onbaşı Richard Bracken’in Hikayesi
Firebase’te Rakka’daki gibi Part I-II-III şeklinde hikaye ayrımları yok fakat belirli geçişlerle bu parça hissi yine yaratılmış. Jacob’un bahsettiği çocuk yani river god’ın saldırısından hayatta kalan ve konuşabilen tek kişi diye bahsettiği Bracken meğer onbaşıymış. Üstünde “Onbaşı Bracken” yazan bir kasetle devam ediyor film.
Çavuş Hines çoktan Firebase’e gelmiş ve Bracken’i sorguya çekmeye başlamış bile meğer. Bracken’in tutulduğu çadırın önünde gaz maskeli muhafızlar bekliyor bu arada. Yüksek güvenlik önlemleri alınmış. Hines Bracken’a nasıl yandığını ve Firebase’te tam olarak neler olduğunu soruyor. (Yine rahatsız edici görüntüler var uyaralım). İşte karşınızda Bracken. “Release the Kraken!!!”. Tövbe tövbe.
“O gün zaten garip başlamıştı” diye söze giriyor. Nehir yatağının orada bir şey varmış. “Bir şey” dediği de hakikaten “şey” yani. Ne olduğu anlaşılmıyor. Havada uçan “bir şey” parçaları gibi. “Human Centipede” kopmuş da buraya parça parça atılmış ve askıda katı madde olarak kalmış gibi.
“‘Firebase’de n’oldu koçum sen onu de hele” diyorlar, bu da her yere ateş ettiklerini söylüyor gözleri parlayarak. O sırada vurulan bir arkadaşını görüyoruz ama adamın kanı yerçekimi yokmuşçasına yukarı doğru akıyor:
Burda efektin alasını kullanmışlar belli ama hiç rahatsız etmiyor. Hatta “keşke Steam‘den asset satmak yerine Netflix‘le anlaşsalar da devamlı dizi olarak izlesek şunu sürekli” diyorsunuz. Derken Beetlejuice‘un sonundaki bekleme odasından tanıdığımız şey hafif kilo almış haliyle karşımıza çıkıyor:
Buyrun bu da Beetlejuice’taki Harry the Hunter:
Meğer kendisi Harry the Hunter değil, River God’mış. OMG.
River God’ın Hain Planları
Bracken, ormandaki savaş alanında river god’la göz göze geldikten sonra bir anda kendini Amerika’daki savaş alanında bulduğunu söylüyor ve Rus savaş uçağı tarafından Charleston Hava Üssü‘nde mavi napalm bombasının saldırısına uğruyorlar. Bracken’in yanıkları bu sırada oluşuyor.
O sırada ormana dönüyor ama hala yanıyor. River God’ın Schrödinger’in Kedisi etkisi mi var bilmiyoruz ama öyle bir şeyler oluyor. Adamı arkadaşları ormanda nehire atıp söndürüyorlar fakat o sırada river god’ın ölü askerleri dirilttiğini ve kendi ordusunu kurmaya çalıştığını görüyoruz. Ama aslında etlerin altını sert cisimlerle doldurduklarını öğreniyor Bracken. “Hamamböceklerine çeviriyor herkesi” diyor. Buralarda 1950-1960 yılları arasında CIA tarafından yürütülen MK-ULTRA zihin kontrol projesine de göndermeler yok değil.
Elemanımız Çavuş Hines, Bracken’in ABD’ye geri gönderilmesini ve adının MK araştırmasındaymış gibi geçmesini ve Firebase’deki izlerinin silinmesini talep ediyor. Aynı zamanda Firebase’de onunla birlikte savaşırken ölen diğer arkadaşlarının da isimlerinin bir şekilde silinmesini istiyor ve “şu andan itibaren Firebase aslında hiç varolmadı” diyor.
Çavuş, MK-ULTRA zihin kontrol deneylerinde de olduğu gibi (evet kaynımda var) başında inanılmaz bir ağrı hissediyor bir anda. Her şey bir anda bulanıklaşıyor ve zaman ağırlaşıyor. Artık hayatında uyku diye bir şey olmadığını biliyoruz ama bu yaşadığı ani baş ağrısının ve zaman bükülmesinin uykusuzluktan olmadığı belli. Bu arada ben bir yandan izliyorum ve bir yandan da bu yazıyı yazıyorum. Ve bu aynadan bir pislik çıkacağı da içime doğmuştu!
Al işte Çavuş, River God’ın etkisine girmiş. Daha n’olsun. Geçmiş olsun. Sadece seslerden oluşan görüntüler gördüğünü ama hiçbirini anlamadığını söylüyor Jacob’a. Haberci rüyalar gibi görüntüler geliyormuş.
River God’ın Hazin Sonu?
River God’ın kim olduğunu daha da sorgulamaya başlıyor bir yandan da bıçağını bilerken. Kendisinin hiç öyle tanrı manrı olmadığını, savaşla alakası olmayan sıradan bir Vietnam’lı köylü olduğunu ve karısını kaybettiğini öğreniyoruz. Bunlar da iyi ki bi’ güzel efekt yapmayı öğrenmişler diye her sahneye serpiştirmişler valla. Bu da Ghost in the Shell‘i anımsattı:
Yani adam sevdiklerini kaybettikten sonra delirmiş ve üzüntüden bu hale gelmiş. Köylüler ona “river god” demeye başlamışlar. Jacob, river god’ın ne yaptığının farkında olmadığını düşündüğünü söylüyor. Adam tamamen kendi cehenneminin yansımalarını yaşattırıyor dünyaya.
En son yardım istemeye gelmiş bunların bir üssüne ama tüm derisi yanmış bir haldeymiş artık. Görünmezlik ve telepati özelliklerini de kazanmış. Zihni özgürleşmiş ve tam olarak yürüyen bir tanrıya dönüşmüş.
Bizim çavuş ise Jacob’dan hikayeyi dinlerken bir yandan da saldırı gecesine hazırlanıyor. Kendisini “görelilik kapsülü” diye bir şeyle koruyorlar ve river god’dan hiçbir şekilde etkilenmeyeceğini, uzay-zaman bükülmesinin ona koymayacağını söylüyorlar. Ne ararsan var ya kısacık filmde! Ve burada bitiyor maalesef, Rakka’daki gibi en heyecanlı yerinde. Bir parmak bal.
Neill Blomkamp’ın yüksek bütçeli kısa filmler çekebilmek için kurduğu Oats Studios yardımlarınızı ve her türlü maddi manevi desteğinizi bekliyor. Kendilerine Steam üzerinden destek olabilirsiniz.
Bu arada efektlerin gerçekçiliği, bolluğu ve güzelliğinden bahsetmişken, Oats Studios’un bu harika filmleri bize sunmasını sağlayan VFX sorumlusu Chris Harvey, Hollywood’dan transfer olmuş bir yetenek. Kendisi aynı zamanda Watchmen, X-men, Zero Dark Thirty gibi filmlerin de görsel efekt sorumluluğunu yapmış. Merak edenler neden Hollywood’u bırakıp Oats Studios’a geçtiğiyle ilgili No Film School tarafından kendisiyle yapılan röportaja göz atabilir.