Hollywood İnceleme
”I want to go to Dreamland.”
Taşı toprağı her zaman altın görülen İstanbul’a, beş kuruşsuz ama hayal dolu bir bavulla göç etme fikrine benzer olarak, ünlü olma umuduyla Hollywood’a gelenlerin ve görünür olmaya çalışan azınlıkların, ayrık otlarının azim dolu Ryan Murphy hikâyesi Hollywood. Ama bu sefer tarihin paralel evrenindeki dil, ırk, cinsiyet ve cinsel yönelim ayrımı olmayan versiyonunu izliyoruz. Yarı kurgu, yarı gerçek olaylardan esinlenme bu mini dizi aşırı derecede sarıyor ve bir çırpıda izletiyor kendini. Manidar bir tarih olan 1 Mayıs’ta Netflix‘te vizyona girmesi ise dizideki ve tarihteki seks ve set işçilerine (gerçek hayatta da özellikle Scotty Bowers‘a) bir saygı duruşu adeta.
Hollywood’un oldukça klişe bir konusu var aslında. Savaştan dönen ve tek kabiliyetinin düzgün görünüşü olduğunu/olduğu düşünen/düşündürülen Jack Castello (David Corenswet), bir şekilde filmlerde yer alabilmek ve ünlü olmak umuduyla Hollywood’a gelir. Karısı hamiledir ve geçimlerini zar zor sağlayan ve hiçbir şekilde kredi alamayan çiftin iyi bir gelire ihtiyacı vardır. Figüran seçmelerinde de şansı yaver gitmeyen ve çaresiz kalan Jack bir benzincide işe başlar. Ama bu iş hiç de göründüğü gibi değildir ve gelecekte ona hayallerinin kapısını açacak anahtara da sahiptir. Konusunu keyif kaçırıcı detay vermeden bu şekilde özetleyebiliriz. Diziyi izlemeyenler aşağıda yazacaklarımı sonradan okursa belki daha iyi olur.
Big Bang Theory’nin Sheldon’ı olarak akıllara kazınan Jim Parsons (Rock Hudson, Tab Hunter gibi isimleri keşfeden yetenek avcısı Henry Willson rolünde), 58 yaşında olduğuna inanamadığım ve inanılmaz yaşlandırma efektine kandığım Dylan McDermott (Ernie West), Sarah Pulson’a kalbini veren dünya tatlısı dev yıldız Holland Taylor (Ellen Kincaid) ve LGBT karakterini sonunda tozlu dolabından çıkarıp arşa taşıyan Joe Mantello (Dick Samuels) gibi oyuncular diziye o kadar güzel tat katmış ki özel olarak tebrik ve teşekkürlerimi sunmak istedim. Bunların dışında Patti LuPone‘a o dönemin tarzı çok yakışmış ve müthiş güçlü bir Avis Amberg’i canlandırmış. Oyuncuların çoğunun Ryan Murphy’nin diğer işlerinde birlikte çalıştığı yıldızlardan olduğunu da belirteyim.
Karakter Karşılaştırmaları
Bazılarını tanıyor olsak da, dizi bittikten sonra akıllara bu hikâyenin ne kadarı gerçekti ve hangi karakterler tarihten uyarlanmış soruları geliyor, en azından benim geldi ve araştırmaya gömüldüm tabii ki The Favourite‘te olduğu gibi. Siz de keyifle okursanız ne mutlu.
Kurgu Karakterler
Öncelikle Darren Criss‘in canlandırdığı, yarı Filipinli yarı Amerikalı gelecek vadeden yönetmenimiz Raymond Ainsley kurgu bir karakter. Dizide beyaz heteroseksüel erkek olarak ön planda ama azınlıkların yanında olduğunu ve benzer acıları çektiğini belirtirken Filipinli olduğuna da her daim vurgu yapıyor ve Hollywood’da tanınan bir yönetmen olmak istiyor.
Jeremy Pope’un canlandırdığı Archie Coleman karakteri de yine kurgulardan biri. Gerçekten başarılı işlere imza atan ama ırkı ve cinsel yönelimi nedeniyle hayatının bir dönemine kadar gölge olarak yaşamış bir senarist.
Laura Harrier‘in canlandırdığı, Ace Studios’ın anlaşmalı tek siyahi oyuncusu Camille Washington da tarihte yer almayan bir isim. Ayrımcılığa maruz kalmaya ramak kaldığı durumlar olsa da bir şekilde üstesinden geliyor ve tarih baştan yazılıyor.
Aynı şekilde hem dizinin hem de dizide çekilen filmin başrolü David Corenswet’in Jack Costello karakteri de kurgu. Sevmediği bir işte çalışarak sevmediği eşine bakmaya çalışan, kör topal bir şekilde hayaline kavuşan, iyi görünümlü, beyaz heteroseksüel erkek karakterlerden biri.
Patti LuPone’un Ace Studios’un (dizideki kapısı Paramount Pictures’tan esinlenme) sahibinin karısı ve sonrasında patroniçesi olarak hayat verdiği Avis Amberg ve Samara Weaving’in hayat verdiği Avis’in kızı Claire Wood da hayal ürünü. Stüdyo sahibi olarak ise Rob Reiner’ın Ace Amberg karakterini izliyoruz. Samara Weaving’in dizide oynayacağını bilmeden, gizli bir proje için çağrılması ve seçmelere Some Like it Hot – Marilyn Monroe olarak hazırlanması da tatlı bir detay.
Canımız Holland Taylor, varsın gerçekte var olmayan Ellen Kincaid adlı başarılı bir yetenek avcısı yöneticiyi canlandırsın (kostümleri için annesinin kıyafetlerinin fotoğraflarını paylaşmış ekiple <3). Olsun. Aynı şekilde Broadway emekçimiz Joe Mantello‘yu da Ellen Kincaid’in yakın arkadaşı yönetici Dick Samuels rolünde izliyoruz.
Gerçek Karakterler
Katie McGuinness‘in büründüğü Vivien Leigh tabii ki Gone With the Wind (Rüzgâr Gibi Geçti) ve A Streetcar Named Desire filmlerinden tanınan Oscar’lı bir dev. Klasik Hollywood sinemasının nazar boncuğu. Nispeten küçük bir rolü olsa da diziye tat katmış.
Yakın zamanda Top Gun: Maverick filminde de izleyeceğimiz genç oyuncu Jake Picking‘in canlandırdığı Rock Hudson (Roy Harold Scherer Jr.), ülkemizde zamanında rakı masasındaki bir benzetilme muhabbeti yüzünden cinayete sebebiyet veren Hollywood’un eşcinsel oyuncularından biri. Dizideki kaderinin mutlu son ayrımına girmesi umut verici oldu gerçekten. Kendisinin cinsel yönelimi ancak 1985’te aramızdan ayrılmasından sonra açıkça konuşulmaya başlanmıştır.
Queen Latifah‘in başarılı bir şekilde hayat verdiği Hattie McDaniel, Gone with the Wind’deki (1939) Mammy rolüyle Oscar kazanan ilk siyahi oyuncu. Camille Washington’a yaptığı ablalık ve koruyucu meleklik güzel bir dokunuş olmuş.
The American Horror Story’nin Dylan McDermott‘u ise Hollywood’un en ünlü seks işçisi sağlayıcılarından renkli adam Scotty Bowers’ın gerçek yaşamından esinlenerek canlandırılmış Ernie West‘i oynuyor. Yaşlandırma tekniğinin çok yakıştığını ve hiç sırıtmadığını tekrar belirtmek isterim.
Michelle Krusiec ise ilk Çinli-Amerikalı yıldız olarak kabul edilen hem sesli hem sessiz film yıldızı Anna May Wong‘a hayat vermiş. Wong’un en büyük talihsizliği, Pulitzer ödüllü romandan uyarlanan The Good Earth filmindeki başrolünün beyaz bir aktris olan Luise Rainer’e verilmiş olması zamanında.
Paget Brewster‘in oynadığı Tallulah Bankhead ise kendi adına fiiller üretilen (bkz: Winston Churcill), müthiş zeki ve işveli bir oyuncudur gerçekte. Hem kadınlardan hem de erkeklerden hoşlanmasıyla ve muhafazakar bir aileden gelmesine rağmen içkiye ve uyuşturucuya düşkünlüğü ile bilinmiştir.
Henry Willson rolünde izlediğimiz Jim Parsons adeta kariyerinin doruk noktasına çıkmış diyebilirim. Hem makyajı hem de oyunculuğu cuk oturmuş karakterlerden biri Hollywood’daki. Rock Hudson ve Tab Hunter gibi yıldızları keşfeden, birazcık patavatsız ama son derece iş bitirici bir menajer olan Willson’ın hayatından uyarlama. Kendisi gerçekte yapımcı olamamıştır ve dizideki monologlarından birinde anlattığı kaza olayı maalesef gerçektir (Junior Durkin).
Daniel London‘ın kısa bir sahnede canlandırdığı ama dizi boyunca adını sıkça duyduğumuz George Cukor da herkesçe bilinen bir ”sırra” sahip o dönemin (1930-1980) ünlü yönetmenlerinden.
Yaşasın Ayrık Otları!
Murphy’in kendi Hollywood rüyasında en sonunda ırkçılığa, homofobiye ve bir dönem Amerikalıların neyi izleyip neyi izleyemeyeceğine filtre olan Hays Yasası‘na dur denilen bir ”Dreamland” tasviri görüyoruz. Son yıllarda oldukça konuşulan ve kadınların artık daha kolay sesini çıkarmasını ve birlik olmasını sağlayan #MeToo hareketine paralel olarak, dizide bunun erkeklerin tarafında yaşanan versiyonlarını göstermeyi tercih etmiş yapımcımız. Aynı şekilde dizi yapımcıları, Rock Hudson, Hattie McDaniel ve Anna May Wong gibi cinsel yönelimleri ve / veya etnik kökenleri kariyerlerini engelleyen gerçek yaşam mücadelelerinden bahsederken, Lena Horne ve Dorothy Dandridge’in gerçekte maruz kaldığı ırkçılık yerine kurgusal bir Afro-Amerikan karakter üzerinden ilerlemeyi tercih etmişler yine.
Bir de ”acaba hazır Hays Yasası’na değinmişken gay aktör ve aktrisler arasında yaygın olan anlaşmalı evlilik ”lavender marriage”lere de değinecekler mi” diye beklemedim değil. Zaten o konuyu da senaryoya tam tersi bir alternatif gerçeklikte yedirmişler. Zira Rock Hudson da bu talihsiz evliliklerden birini yapmak zorunda kalmıştır gerçekte.
Öte yandan, içimde ukde kalan unsurlardan biri de, Avis Amberg ve Camille Washington gibi güçlü başkalaşıma uğrayan karakterlerin yanında, Jack Costello’nun karısını da aynı şekilde ve nihayetinde kendi ayakları üzerinde durabilen ve kimseye muhtaç olmayan bir kadın rolünde izleyememiş olmam.
Glee, American Horror Story ve American Crime Story gibi birlikte şahane işlere imza atan Ian Brennan, Brad Falchuk ve Ryan Murphy üçlüsünden daha çok yapım bekliyoruz!
Faydalı Kaynaklar
https://en.wikipedia.org/wiki/Scotty_and_the_Secret_History_of_Hollywood
https://en.wikipedia.org/wiki/Scotty_Bowers
https://en.wikipedia.org/wiki/Motion_Picture_Production_Code
https://en.wikipedia.org/wiki/Lavender_marriage
https://ew.com/tv/the-hollywood-cast-explains-why-its-important-to-see-the-sex/
https://www.townandcountrymag.com/leisure/arts-and-culture/g32222553/hollywood-netflix-cast-real-life/
https://www.latimes.com/entertainment-arts/tv/story/2020-05-01/netflix-hollywood-ryan-murphy-fact-fiction