Spor Filmleri: Spor Aşıklarının İzlemesi Gereken 25 Film [Güncellendi]

Orta sıklet bir boksör olan Jake LaMotta’nın ringdeki üstün başarısını, özel hayatında yaşadığı kargaşaları ve sporu bıraktıktan sonra hayatının nasıl ve ne kadar değiştiğinin gerçek hikayesini konu alan film, Robert De Niro‘nun kariyerinin en iyi performanslarından birini ortaya koymuştur. De Niro ve editör Thelma Schoonmaker Oscar ödüllerine kavuşurken, yönetmen Martin Scorsese En İyi Yönetmen ve En İyi Film kategorilerini Robert Redford’un Ordinary People filmine kaptırmıştır.

Denizciliği bırakarak evine dönen Tommy (Tom Hardy), eski bir güreş koçu olan alkolik babasının desteğiyle MMA dövüşleri için hazırlanmaya başlar. Turnuvaya girdikten sonra kardeşi Brendan’ın (Joel Edgerton) da katıldığını gördükten sonra iki kardeş gerçek hayatta kaçtıkları yüzleşmeyi ringin içinde yapmak zorunda kalacaklardır.

Boks antrenörü yaşlı Frankie (Clint Eastwood), işçi sınıfından dövüşmeye hevesli bir kadını eğitmek istememektedir. Ancak Maggie’nin ısrarlarına bir süreden sonra karşı gelemeyip kabul eder ve aralarındaki kurulan bağ onları sonsuza kadar değişecektir. Oscar Ödül Töreni’nden 4 ödülle evine geri dönen film, çıktığı yıl da en ses getiren filmlerden biri olmuştur.

Philadelphia’da profesyonel bir boksör olmak isteyen Rocky Balboa‘nın başarı öyküsünü anlatan film, Slyvester Stallone‘u yıldız koltuğuna oturtmuş ve sinema tarihine de adını altın harflerle yazdırmıştır.

1970’lerde yakışıklı ve kadınların sevgilisi James Hunt ile hayatını sadece arabalara ve yarışmaya veren Niki Lauda‘nın ilişkisini anlatmaktadır. İkili yarış pisti ve dışında da rekabet içinde olmalarına rağmen zamanla birbirlerine saygı duymaya başlamıştır. Başrolleri Chris Hemsworth ve Daniel Brühl paylaşırken, filmin yönetmen koltuğuna tecrübeli yönetmen Ron Howard oturmuştur.

Sene 1893, Hindistan İngiltere İmparatorluğu’nun altındadır. Acımasız bir komutan fakir bir kasabaya ödeyemeyecekleri bir vergi getirir. Bu köyde çiftçilik yapan Bhuvan (Aamir Khan) ise bu emirlere uymayarak vergiyi ödemez ve İngilizlere bir teklif sunar. Bir kriket maçı yapılacaktır ve eğer köylüler kazanırsa vergi getirilmeyecektir. Ancak bir sorun vardır: Kriket sporu daha Hindistan’a gelmemiştir.

1930’larda boks dünyasındaki bütün beklentileri yıkarak şampiyonluğa ulaşan James Braddock‘un gerçek hikayesini anlatan film, Russel Crowe ve Ron Howard‘ın A Beautiful Mind‘dan sonra ikinci iş birliği olmuştur.

Genç bir bilardo oyuncusu, tecrübeli bir profesyonel ile her şeylerini riske attıkları bir oyun oynayacaktır. Ancak bu sadece bir bilardo oyunu değil, tüm hayatlarını değiştirecek bir olay haline gelmiştir. 25 sene sonra Martin Scorsese ve Paul Newman iş birliğinde The Color of Money ismiyle devam filmi de çekilmiş ve bu sefer genç bilardocu rolünde Tom Cruise oynamıştır.

1937’de Japonya’nın işgali sırasında esir alınan varlıklı bir dövüş sanatı ustası, ailesini korumak amacıyla onu kaçıranlara kendilerini savunmaları için eğitim vermek zorunda kalacaktır.

Yaşlanmış bir boksör artık emekliye ayrılmalı ve ring dışındaki hayatını düzene sokmalıdır. Bu ne kadar zor olsa da kızıyla ilişkisini düzelterek başlayacaktır. Mickey Rourke tekrardan sinema perdesine dönüş yaparak kariyerinin en akılda kalıcı performansını sergilemiştir.

David O. Russel’ın yönetmenliğini yaptığı ve Christian Bale‘e ilk Oscar’ını getiren filmde, kendisinden daha ünlü ve bir o kadar da asi olan abisinin gölgesinden kaçmaya çalışan genç boksör Micky Ward’un (Mark Wahlberg) hikayesi anlatılmaktadır.

1920 model bir Indian motosikleti modifiye ederek hız rekoru kıran Burt Munro‘nun hikayesini anlatan filmde, Yeni Zelandalı motosikletçiyi Anthony Hopkins canlandırmıştır.

Siyahi bir Amerikan futbolu koçu, yeni geldiği lise takımında bütün oyuncuları beyaz olan bir takım ve bütün oyuncuları siyahi olan bir takımı birleştirme görevini üstlenir. Denzel Washington, Koç Herman Boone‘u canlandırarak bu ilham verici gerçek öyküsünü sinema perdesine taşımıştır.

Beyaz bir kadın ve ailesinin, geçmişinde birçok travma yaşamış evsiz siyahi bir öğrenciyi yanlarına alarak onu NFL’de profesyonel bir Amerikan futbolu oyuncusu yapma öyküsünü konu alan film Sandra Bullock‘a ilk Oscar ödülünü getirmiştir. Film bazı kitleler tarafından ‘beyaz-sevici’ veya ‘beyazları melek olarak gösteren bir film’ şeklinde eleştiriler alsa da IMDb’de kullanıcılar tarafından 7,7, Rotten Tomatoes da ise sinema yazarları tarafından %66 puanına layık görülmüştür.

Dünyaca tanınan serbest dalışçı ve çocukluk arkadaşı olan Enzo ve Jacques‘in yaptığı yolculuk ve aralarındaki rekabet onları okyanusların dibinden ve derinliklerinden daha farklı yerlere götürecektir.

Oakland A’s beyzbol takımının menajeri Billy Beane bir gün bir anda takımının metodlarını ve oyuncularını radikal bir şekilde değiştirmeye karar verir. Yaşadığı bütçe sıkıntılarına göğüs gererek eski anlayış ve geleneklere karşı hasarlı ama kazanma potansiyeline sahip oyuncuları kadrosuna katar. Ve herkes, bütün ekip, patronları, eski eşi ve öz kızı bile bu kararının olumsuz etkilerini düşünecektir.

Rubin ‘Hurricane’ Carter, başarılı bir boksördür ancak hayatı bir gün haksız yere cinayet suçundan hüküm giymesiyle alt üst olur. Mahkemeye gittiğinde ise yalnız olmadığını görecektir: Masumiyetini kanıtlamak için hayranları onun arkasındadır.

Yaşlı bir Rocky Balboa, yaklaşık 40 sene önce yendiği rakibi Apollo Creed’in oğlu Adonis’i eğitmekle görevlendirilir. İkisi arasında başlarda gerilim olsa da daha sonrasında yerini saygı ve destek alacaktır.

1974 yılında Leeds United futbol kulübünün başına getirilen Brian Clough’un 44 günlük tartışmalı yönetimini konu alan filmin yönetmeni, daha sonrasında İngiliz dramlara kayan Tom Hooper olmuştur.

Ray Kinsella‘nın duyduğu sesler ona tarlasında bir beyzbol sahası yapmasını söyler. Daha sonrasında ünlü beyzbol oyuncularının buraya gelip bu çok sevdiği oyunu oynadıklarını gördükten sonra yaşadıklarının beyzbol sporundan çok daha büyük şeyler olduğunu anlayacaktır.

1957-58 sezonunda İngiltere’yi kasıp kavuran genç Manchester United takımının yükselişi ve Münih’te meydana gelen uçak kazasını konu alan filmde, Sam Claflin ve David Tennant gibi ünlü İngiliz oyuncular yer almıştır.

1980 Olimpiyatları’nda ABD buz hokeyi takımının ezeli rakipleri Rusya’ya karşı verdikleri savaş, antrenör Herb Brooks‘un gözlerinden anlatılmıştır.

20 yaşındaki genç Francis Ouimet, 1913 Amerika Açık turnuvasında idolü ünlü İngiliz golfçü Harry Vardon‘a karşı oynayacaktır. Shia LaBeouf‘un genç golfçüyü canlandırdığı filmi yakın zamanda kaybettiğimiz Bill Paxton yönetmiştir.

Harvard’dan atılan bir adam Londra’ya geldiğinde buradaki yeraltı futbol holiganlığını görecektir. Zaman içinde sert bulduğu bu ‘taraftarlara’ katılarak iyi ve kötü anlayışını komple değiştirecektir.

1947 yılında Jackie Robinson Amerikan Beyzbol Ligi’nde oynamaya hak kazanan ilk siyahi oyuncu olur. Ancak bu üstün başarısı beraberinde gelen ırkçılıkla zorlaşacaktır.