Dans Et, Kimse Tutamasın Seni
Gürcistan yapımı olan And Then We Danced, yapımcı ortakları sayesinde İsveç’in En İyi Yabancı Film dalında Oscar aday adayı olmuştur. Kendi cinselliğini keşfeden Merab adında bir dansçıyı konu alan film, perdeye yansıttığı gerçeklik haricinde konusu ve gerçek hayata etkileri sebebiyle önemli bir film de olmuştur.
‘Zayıf’ Merab, ‘Güçlü’ Karakter
Eşcinsel olduğunu dans topluluğuna yeni katılan bir erkek dansçı aracılığıyla keşfeden Merab’ın hikâyesini izliyoruz. Merab’ın her anlamda tutkulu olduğunu ve filmin de tutkular üzerine kurulu olduğunu görüyoruz. Dans ederken dansa ve harekete tutkulu, ev hayatında aile ilişkilerine ve onların geçimine tutkulu, arkadaş ilişkilerinde değer verdiği arkadaşlarına tutkulu ve de en önemlisi, bir erkeğe duyduğu hislere tutkulu. İlk filmiyle karşımıza çıkan Levan Gelbakhiani, Merab rolünde hem kalplerimizi kazanıyor hem de yeri geldiğinde kırıyor. Filmdeki neredeyse her karakter tarafından ‘zayıf’ olarak görülen Merab, Gelbakhiani’nin performansıyla aslında bütün film boyunca ‘güçlü’ bir duruş sergiliyor. Dans sahnelerinde gözümüzü ondan alamıyoruz ve aynı hissi sadece başka birisiyle konuşurken bile hissettiriyor. Fiziksel ortama çok hâkim ve bunu da her sahnede, sahnenin mekanına bağlı olmaksızın gösteriyor.
Call Me by Your Name + Whiplash = And Then We Danced
Filmdeki romantizm ise başlarda oldukça yumuşak ve erişilemez bir şekilde başlarken, daha sonra güçlü patlamalarla ilerliyor. Ve bu alanda istemsiz olarak izleyiciler tarafından Call Me by Your Name ile kıyaslanacak ve karşılaştırılacaktır. Bu kıyaslamayı yapan seyircilere hak versem de And Then We Danced’in Call Me by Your Name’den daha ‘dolu’ bir film olduğunu düşünüyorum. Call Me by Your Name + Whiplash = And Then We Danced denklemi daha uygun olacaktır. Çünkü bütün film bir adamın cinselliğini keşfetmesi üzerine kurulu değil. Hikâyeyi sadece bu ilerletmiyor ve zaten sonlara doğru, finalinde de görebileceğimiz gibi dans tutkusu bu genç adamın hayatı oluyor. Filmin sadece bir eşcinsel aşkını anlattığını düşünenlere yönetmen Levin Akin şu yorumu yapmıştır:
“Filmde bir aşk hikâyesi var ama film bir ‘aşk filmi’ değil. [Merab’ın] Bu geleneksel toplumdaki yerine bulmasını konu alan bir film, aşk hikâyesi sadece bir araç.”
Whiplash’te gördüğümüz bir adamın müzik tutkusu için kuralları çiğneyip herkesi ve her şeyi görmezden gelebilecek olmasını And Then We Danced’te de görebiliyoruz. Tek fark, bu sefer bu tutkunun dans alanında olması. Bir dans belgeseli, bir aile dramı, gerçek hayattan bir kesit, bir LGBTİ filmi ve bir gençlik filmi (coming-of-age) kesilip yapıştırılıp bir film oluşturulmuş gibi. Ve size bu ton farklılıklarını hissettirmeden, hatta çoğu sahnede birden fazla tonu ve temayı (başarılı bir şekilde) taşıyarak yapıyor.
Filmin bazı yerleri, özellikle orta kısmı bazen sarkıyor. Baş karakterimizin aldığı kararları gittikçe yanlış bulmaya ve kendisine duyduğumuz sempatiyi kaybetmeye başlıyoruz. Bazı sahneler ve olaylar tekrar etmeye başladığında, tam bizi ‘ah, tamam, sonunu çözdüm, çok klişe olacak’ dedirttiği anda, hikâye diğer tarafa dönüyor. Bu bir ters köşe, sürprizli final değil; karakterlerin aldığı kararların saçmalıkları onlara da bize gözüktüğü kadar saçma gözükmeye başlıyor. Onlar kendilerini daha iyi hissederken, biz de izlediğimizden daha çok keyif alıyoruz.
Bari Sinemayı Rahat Bırakın
Filmin önemi hakkında birkaç cümle söylemeden önce yönetmen Levin Akin’in Gürcistan’da çekim aşamalarında yaşadığı zorluklara bakalım. Mekân bulma ve bulduktan sonra çekim yaparken ekibin yaşadığı sıkıntıları şu şekilde anlatmıştır:
“[Mekân sahipleri] Filmin konusunu öğrendikten sonra bizi kovdular. Bana ‘Neden iki erkek hakkında bir film yapıyorsun? Gürcü dans geleneğimizde böyleleri yok’, dediler. Ben de ‘Aslında var, hatta birkaçıyla röportaj bile yaptım.’, deyip onlara kanıt göstersem de bizi kovdular.”
Film Gürcistan’da vizyona girdikten sonra da birçok sağcı grup tarafından sinemalarda ve sokaklarda protesto edildi. Hala eşcinselliğe, gey, lezbiyen, biseksüel, transseksüel insanlara birer ‘anomali’ olarak bakılması, bu önemli filmin de gişe ve izleyici sayısı anlamında canını yakacaktır. Ancak bu filmin ya da hikâyesini anlattığı insanların suçu değildir, bizim suçumuzdur. And Then We Danced, Amerika’da büyük ihtimalle Oscar adayı olacak. Geçen senelerdeki Oscar ödül törenlerinde siyahi eşcinsel bir adamın hayat hikâyesini anlatan Moonlight, En İyi Film ödülünü alıp; Call Me by Your Name de adaylar arasına giriyorken, komşumuz Gürcistan’da böyle masum bir film bile vizyona girerken sıkıntılar yaşayabiliyor. Ama sadece komşumuzu kötüleyip geçmeyelim, unutmayın, biz de birçok festivali iptal edip, bu öğeleri içeren filmleri sansürledik ya da yasakladık. Filmlere karışmayın be… bari sinemamız serbest olsun.