Kıyamet Filmleri: 21. Yüzyıl’ın En İyi 26 Kıyamet Filmi

Kıyamet sonrası bir artık çöle dönüşmüş topraklarda Furiosa adında bir asi kadın, zalim bir imparatorun yanından kurtarılmayı bekleyen köle kadınlarla beraber yuvasına doğru bir yolculuğa çıkacaktır. İmparatorun askerleri ve Max adında yakaladıkları bir mahkûm da arkalarından gelecektir. Çıktığı sene 6 dalda Oscar ödülüne layık görülen film, gelmiş geçmiş en iyi aksiyon filmleri listelerine girmiştir ve bu tarih itibariyle IMDb’nin Top 250 film listesinde 205. sırada yer almaktadır.

Antarktika’ya giden bir araştırma ekibi onlarla beraber diğer kıtalara da yayılabilecek bir virüsle karşı karşıya gelir: kurbanlarının şekline girebilen bir enfeksiyon.

Yakın gelecekte, uzaydaki görevinden başarısız bir şekilde ayrılan bir astronot bilmediği bir gezegene zorunlu iniş yapar. Ancak bu gezegende maymunların konuştuğunu ve insanların onların kölesi olduğunu görecektir. Kendisine sorması gereken bir soru vardır: Bu kimin gezegeni haline gelmiştir?

Shaun 30’lu yaşlarda, sıkıcı işiyle ve sıkıcı hayatıyla geçinen bir adamdır. Hayatı rutine bağlandığı için etrafında gelişen olaylara aldırış etmez. Bir felaketi fark ettiğinde ise çok geç olmuştur, zombiler dünyayı sarmış ve tanıdığı herkes teker teker zombiye dönüşmektedir. Shaun, ipleri eline alarak hayatında bir değişim yaratmalıdır. Eksantrik yönetmen Edgar Wright‘ın ilk uzun metraj filmi olan Shaun of the Dead, Cornetto Üçlemesi adını almış Simon Pegg – Nick Frost ve Edgar Wright’ın resmi olmayan film üçlemesinin ilk filmi olmuştur.

2027 yılında kadınlar artık kısırdır ve insanlığın nesillerinin tükenmesiyle karşı karşıya kalması dünyada kaosa yol açar. Eski bir aktivist olan Theo, doğurganlığın artık olmadığı bir dünyada hamile kalan bir kadını herkesten uzaktaki tapınağa götürmeye yardım eder.

1968 yapımı “Night of the Living Dead” filminin devamı olan bu filmde iki S.W.A.T ekibi üyesi bir apartmanı zombilerden temizledikten sonra alışveriş merkezine kaçar ve burada birkaç insanla mahsur kalır. Zombiler ise alışveriş merkezine doğru yol almaktadır. Bu sırada zombilerden kaçan başka insanlarla da karşılaşan ekip, en kısa zamanda teçhizatlanmalı ve zombilerin icabına bakmalılardır. 1970lerin korku efsanelerinden George A. Romero‘nun zombi dünyasını sinema perdesine taşıdığı filmlerden biridir.

Günümüze kadar çokça uyarlanmış olan King Kong‘un orijinal filminde, tropikal bir adaya çekim yapmak için giden bir film ekibindeki başrol oyuncusu yerliler tarafından kaçırılır. Amaçları bu güzel kadını tanrıları için kurban etmektir. Yerlilerin Tanrı olarak adlandırdığı Kong adlı goril, bu kadına delicesine aşık olur ve ona zarar veremez. Bunu fark eden film yönetmeni Kong’u New York’ta sergilemek için kaçırır.

Yaşayan Ölülerin Gecesi, bir grup insanın uzaydan gelen gizemli radyoaktif ışından kaçmaya çalışan insanların hikayesini anlatır. Listenin başında da bahsettiğimiz George A. Romero‘nun yazıp yönettiği ve klasikleşen korku filmlerinden olan film, kendilerine yaklaşan kıyametten kaçarak çiftlik evine sığınan kişilerin hem bu tehlikeye hem de kendi aralarındaki ilişkilere karşı nasıl hayatta kalmaya çalıştığını konu almaktadır.

Gerçek bir olay olan Titanik faciasının anlatıldığı bu filmde, Titanik gemisinde tanışan zengin bir aileden gelen Rose ile genç bir ressam olan Jack’in aşkı anlatılır. Başkalarının ne dediğine ve önlerindeki engellere aldırmadan aşk yaşayan bu iki genci, aldırış etmeleri gereken bir engel daha bekliyordur. Yakın zamanda Avengers: Endgame‘in hasılatıyla ikincilik koltuğundan düşen Titanic, Gelmiş Geçmiş En Çok Hasılat Yapan Filmler listesinde üçüncülüğe düşmüştür.

2.Dünya Savaşı bittiğinde, uzaylı Klaatu ve robotu Gort insanlara önemli bir mesaj vermek için uzay gemileriyle Washington’a gelir. Eğer barış içinde yaşamazlarsa başka gezegenlere tehdit unsuru oldukları için Dünya’nın yok edileceğini söyler. Klaatu, bunu gözlemlemek için kimliğini gizleyerek insanlar arasına karışır ve olaylar gelişir.

Kuşların kaos yarattığı bir film… Melanie, Mitch ile tanıştıktan sonra ona aşık olur ve onun peşinden Kuzey Kaliforniya’ya gider. Ancak Hitchcock‘un başyapıtlarından biri olan bu filmde, Melanie kendisini istedikleri zaman istedikleri kişiyi öldürerek terör estiren kuşların bulacaktır.

Bütün Birleşik Krallığı hayvanlar tarafından yayılan ve tedavisi olmayan bir virüs herkesi etkisi altına almıştır, dört kişi hariç… Trainspotting filminden tanıdığımız yönetmen Danny Boyle‘nin bu kıyamet sonrası temalı filmi dört karakterimizin virüsle dolu bir yerdeki yaşam savaşını konu alıyor.

İnsan neslinin tükenmesine sebep olan bir küresel felaketten sonra, bir baba ve oğulun yaşam mücadelesini anlatan filmde, Yüzüklerin Efendisi‘yle tanıdığımız Viggo Mortensen rol alıyor. Cormac McCarthy’nin 2006 yılında aynı isimli romanından uyarlanan filmin yönetmeni karanlık temalı filmografisiyle dikkat çeken John Hillcoat olmuştur.

Danny Boyle bir kıyafet filmi ile daha karşımıza çıkıyor. Güneşi ölmekten kurtarmak için giden astronotların başarısız olması sonucu 2057 yılında aynı görevle bir grup astronot tekrar yola çıkar. Bu sefer başarılı olamazlarsa Dünya yok olacaktır. Danny Boyle’a Cillian Murphy tekrar başka bir kıyamet filminde daha eşlik etmiştir.

Hastalıkları çözmek için ortaya çıkan ama neredeyse bütün insan ırkını yok eden bir virüs, yok olmayan insanları da birer mutanta çevirmiştir. Ancak New York’ta yaşayan ve virüse çare arayan Robert bu salgından kurtulabilen tek kişidir. En azından kendisi öyle sanmaktadır.

Dünyada yaşanan bir nükleer savaş sonrası dünyanın çok az bir zaman içinde yok olacağını fark eden Avustralyalılar, bu konuda önlem almak için bir an önce korunmaya başlamıştır. Askerler radyasyondan korunma yöntemleri bulmaktayken sevdikleri kadınları da yalnız bırakacaktır. Gregory Peck ve Anthony Perkins gibi yıldız isimlerin rol aldığı filmin yönetmeni Stanley Kramer‘dır.

Birbirinden zıt iki kardeş, Justine ve Claire, Justine’in düğününde dünyanın sonuyla karşı karşıya gelir. Son zamanların en tartışmalı yönetmenlerinden olan Lars von Trier‘in yazıp yönettiği bu film, yönetmenin resmi olmayan “Depresyon” üçlemesinin ilk filmi olmuştur.

Stephen King‘in aynı adlı romanından uyarlanan filmde, küçük bir kasabada yaşanan kuvvetli bir sis, beslenme kaynağı insan olan yaratıkları da beraberinde getirir. Kasabadakiler de süpermarkete sığınarak hayatta kalmak için plan yapmaya başlar. Fakat dışardaki canavarlardan daha tehlikeli bir şey onları içeride bekliyordur.

Bir gün uçaklarının Ant Dağları’na çarpması sonucu burada mahsur kalan Uruguaylı ragbi takımı, hep birlikte kurtulmak için yaşam mücadelesi verir. Aynı ada sahip Piers Paul Read‘in kitabından uyarlanan bu film gerçek bir olaya dayanmaktadır.

Uzaylıların yok etmek için istila ettiği dünyada, insanlar en güçlü silahlarının tek bir şey olduğunu fark edeceklerdir: hayatta kalmak için istekli oluşları.

New York’ta yaşayan altı arkadaşın parti yapmasıyla başlayan bu film, bir partide olabilecek en ilginç şeyi gözler önüne seriyor: Bir canavar saldırısı…

Çiftlikte yaşayan bir aile bir gün uyandığında tarlalarında garip bir işaret fark ederler. Fakat bu işaretin aslında dünya dışından bir mesaj olduğunu çok sonra fark edeceklerdir.

Teksas eyaleti büyüklüğünde bir asteroidin dünyaya çarpmasına bir aydan az bir süre kaldığı fark eden NASA bir ekip toplayıp dünyayı bu asteroidden kurtarmayı görev edinir.

Kıyamet sonrası sağ kalan insanlardan biri olan Eli, insanlığı kurtaracak önemli bilgiler içeren kutsal bir kitaba sahiptir ve bunu canı pahasına korumaya çalışacaktır.

Bir gün Zac Hobson adlı bir adam uyandığında etrafında kimsenin olmadığını görür. Gerçekten de dünyada kimse yoktur. Başkalarını aramaya başlayan Zac, bir süre sonra aslında tek olmadığının farkına varacaktır.

Ünlü yönetmen Steven Spielberg‘in H.G. Wells’in kitabından uyarladığı filminde, New Jersey’de yaşayan orta gelirli bir aile, uzaylıların dünyayı ele geçirmek için buraya açtığı saldırıya maruz kalır ve ailecek hayatta kalmaya çabalar.