İnsan Sesi (The Human Voice)
40. İstanbul Film Festivali çevrimiçi gösterimleriyle bu ay devam ediyor. Festival 9 filmle çevrimiçinde izleyiciyle buluşuyor ve 6-16 Mayıs arasında Perşembe, Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri farklı filmleri gösterime açıyor. Bu kapsamda bu hafta erişime açılan ve geçtiğimiz sene Venedik Film Festivali‘nde ilk kez gösterimi yapılan, Pedro Almodóvar kısası İnsan Sesi’ni (The Human Voice) izleme şansı buldum. Film, yönetmenin ilk İngilizce filmi olma özelliğini de taşıyor.
Film eleştirmeni değil sinefil olduğum için de tabii ki yine filmi muhtelif alt okumalarıyla analiz etmek yerine, gidip de 1928’de Jean Cocteau tarafından yazılan ve filmin uyarlandığı oyunun konusunu okudum. Buna geçmeden önce kısa filme Venedik gösteriminden beri çok yüksek beklentide olduğumu belirtmek isterim Tilda Swinton‘dan dolayı. Fakat dostlarım, film benim için hayal kırıklığı olmadı desem yalan olur. Film yerine aslında yarım saatlik bir Nespresso ve Apple reklamı olmuş. Luca Guadagnino’nun 40 dakikalık Valentino defilesi The Staggering Girl gibi, The Human Voice da Balenciaga defilesi olmuş. Duygu geçişlerine paralel giden defile kısmı güzel ama Airpods’ların kulağa oturup oturmadığına odaklanmaktan Tilda’yı izlemeyemedim resmen. Nespresso ve Apple kesinlikle dikkat dağıtıcı ve reklam filmi havası veren unsurlar olmuş. Yine de pandeminin en ateşli ve yeni zamanlarında böyle bir emek ortaya koymuş olmalarını takdir ediyorum.
Film özetle, 4 senelik bir ilişkisi telefonda bitmek üzere olan ve bundan dolayı depresyonun pençesinden kurtulmaya çalışan bir kadının, eski sevgilisiyle yaptığı son konuşma üzerine kurulu. (Olan köpeğe oluyor…)
Cocteau oyunu hakkında
Cocteau, kadın oyunculardan, eserlerinin fazla yazar / yönetmen ağırlıklı olduğuna ve oyunculara tüm yeteneklerini sergilemeleri için çok az fırsat verdiğine dair geri bildirimler alınca, oyunu, telefonun başında bir kadının kendine özgü şekilde bir monolog geliştirmesi üzerine kurduğunu onaylamıştır. La Voix humaine (The Human Voice) aslında Madame Berthe Bovy için abartılı bir arya olarak yazılmış ve sonrasında sayısız oyuncu (Simone Signoret, Ingrid Bergman, Liv Ullmann, Julia Migenes, Denise Duval, Renata Scotto, Anja Silja, Felicity Lott) tarafından oynanmıştır ve icra edilmiştir. Şu an 40. İstanbul Film Festivali’nin çevrimiçi gösterimlerinde yer alan Women on the Verge of a Nervous Breakdown (Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar) da yine Almodóvar’ın aynı Cocteau oyunundan uyarlamadır. Yine çaresiz bir kadın, sevgilisi tarafından bir dizi telefon görüşmesiyle terk edilmekten kaçınmaya çalışır. Filmde, televizyon oyuncusu Pepa Marcos, erkek arkadaşı Iván onu terk ettiği için depresyona girer. 28. yaşındaki Antonio Banderas‘ı izlemek isteyenler Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar’ı eklesin. İlkinde komedi, ikincisinde kısa bir reklam filmi yaratan Almodóvar, İnsan Sesi’nde Tilda Swinton’a rağmen bu sefer güldürmedi. Uzun uzun eleştirecek bir film değil de pandemi hatırası olarak bakarsanız izlenebilir. Zaten Swinton’ın hatrı için kafadan izlenir.
Sinopsis
Pedro Almodovar’ın Venedik Film Festivali’nde ilk kez izleyici karşısına çıkan 30 dakikalık kısa filmi, yönetmenin her türlü alametifarikasını taşıyan küçük bir mücevher: Tilda Swinton’ın tek başına sürüklediği film, Almodovar’a özgü parlak renkler, aşk acısıyla bezeli komedi ve tutkuyla dolu. Jean Cocteau’nun aynı adlı oyunundan uyarlanan İnsan Sesi Swinton’ın canlandırdığı karakterin bir balta satın almasıyla başlıyor ve sonrasında tek bir mekânda, aynı evde geçiyor. Swinton, henüz ayrıldığı sevgilisiyle telefonda konuşuyor ve bir yandan evdeki eşyaları karıştırırken duygudan duyguya geçiş yapıyor. İnsan Sesi Almodovar sevenler için başyapıtlar arasına eklenecek yeni bir film. – IKSV